Şiilik ve Ortaya Çıkışı


İran’ın resmi şii grubu İmamiyye şiiliğ, İsna aşeriyye


Not/önemli husu: İmamiyye Şiiliğine göre imamların hepsi öldürülmüştür-zehirlendirilmiştir. Halbuki diğerlerine göre eceliyle ölenler de vardır. BU önemli bir husus zira bütün anlayışlarını, yorumlarını buna göre yaparlar. Şia’nin temel kaynaklarından olan kutub-u erbaa’da (Kuleymi’nin Kafisinde) Kur’an ayetlerinin 16.000 olduğunu söyler. 6000 mevcut diğer kaybolanlar Hazreti Ali ve ehli beyt ile ilgili ancak bunlar çıkarılmıştır derler!


Şiilere göre Hz. Peygamber Hz. Ali’ye gizli ilimler vermiştir. İmamlarda da birtakım gizli bilgiler vardır. Daha sonraları İmamlara bir şey sorulduğunda onlara Allah’ın öğrettiği bilgilerin olduğunu ve buna göre cevap verdiklerini söylerler (ilham-muhaddes derler-vahiy). İmamla Peygamber arasında tek fark, İmamlarda peygamberlik görevi yoktur. İmama masumiyet ve mutlak doğruluk sıfatlarını atfederler.


İmamet ve onların masumiyetleri Şiiliğin omurgasını oluşturur


Hz. Ali’den önceki Halifelere GASIB HALİFE der ve tekfir ederler


Şia kelimesi:
  1. شيع = yolcu uğurlamak, gruba katılmak, desteklemek
  2. شيعة = fırka, grup (Sıffinde Şiatu Ali, Şiatü Muaviye vardı)

Şiilerin görüşleri (Hz. Ali ve onun konumu ile ilgili görüşler)


1. Mevla Hadisi:

Ben kimin üzerine mevla ( emir sahibi isem) bu Ali’de o kişinin üzerinde mevla (emir sahibidir !”



* Şii kaynaklara göre: Hz. Peygamber Veda Haccından dönerken Allah onu uyarmıştır. “ Ey Peygamber ! Rabbin tarafından sana indirilen emri bildir ! Eğer bu emredilen tebliği yapmazsan , yerine getirmezsen, Rabbinin elçiliğini yapmamış, ifa etmemiş  olursun ! Ve Allah seni insanlardan korur. Şüphe yok ki Allah, kafir olan topluluğun yapmak istediklerine rehberlik etmez !” (Maide suresi: 67). İnsanları hemen gadir-i rum’da toplar. Hz. Muhammed ona emredilen tebliğin , beyanın ne olduğunu biliyordu. Fakat onunla beraber gelen insanların içinde, daha kalplerine iman inmemiş çok sayıda insanlar bulunduğunu iyi biliyordu. Hz. Muhammed bu beyanı yapmaktan çekineceğini bilen Allah, ayetin sonundaki ifadesinde onu, o insanların şerrinden koruyacağını ve bu insanların arasında inkarcı olanlara da yapmak isteyecekleri muhalefeti, kargaşaya müsade etmeyeceğini beyan etmişti. Hz. Muhammed bunun üzerine, arkasından daha gelmekte olanların yetişmesine ve önde gidenlerin de geri çağırılmasını istemişti. Herkes geldiğinde Hz. Muhammed için oradaki ağaçların altında yüksekçe bir yer yapıldı. Vakit öğleye doğruydu. Etraf günün sıcaklığı ile kavuruluyordu. İnsanlar yere oturabilmek için altlarına abalarını koymak zorunda kalmışlardı. Hz. Muhammed toplu ibadeti yaptıktan sonra, ona hazırlanmış olan yüksekliğe Hz. Ali ile beraber çıkmıştı. Hz. Muhammed o yükseklikten herkesin onu görüp iyi anlayıp alnlamadığını defalarca sormuştu ve hazır olanlardan “Evet , seni duyuyor ve anlıyoruz” sesleri her taraftan yükselmişti. Hz. Muhammed sözlerine Allah’ı hamdederek, överek başlamıştı. Daha sonra sözlerine şöyle devam buyurmuştu:

Ey insanlar ! Allah beni yakın bir zamanda katına davet edecektir ve bu davetine icabet edip aranızdan ayrılacağım. Ben sorumluyum siz de sorumlusunuz. Sizlere karşı bana düşen görevimi yerine getirdim mi, buna ne dersiniz ?!”
Hazır olanlardan her taraftan şu sözler gelmişti:

Evet , şahit oluruz ki sen, sana düşen görevini yaptın, yerine getirdin. Allah sana bunun için mükafatını versin.”
Bunu duyan Hz. Muhammed şöyle devam buyurmuştu:

Ey insanlar ! Aranızda değeri biçilmez iki ağır emanet bırakıyorum. Biri, Allah’ın kitabıdır ve öbürü ise yakınlarım, seçkinlerim olan Ehli Beytimdir. Bunların ikisine tutunursanız asla doğru yoldan çıkmayacaksınız. Bunların ikisi de Kevser havuzu başucunda bana varıncaya kadar asla bir birinden ayrılmayacaklar. Bunların ikisi ile nasıl amel edeceğinize bakacağım! Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum! Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum! Ehli Beytime karşı tutumunuzdan dolayı Allah’ın azabını hatırlatıyorum !”
Bunun üzerine Hz. Muhammed şöyle devam buyurdu:

Ey insanlar! Ben her mümin için kendi nefsinden daha evla (daha iyi ve önemli) değil miyim ?!”
Hazır olanlardan her taraftan şu sözler yükseldi:

Evet, sen bize kendi nefsimizden daha evlasın !”
Hz. Muhammed sözüne şöyle devam etmişti:

Ey insanlar ! Şanı yüce Allah benim mevlamdır (üzerimde emir sahibidir) !”
Hz. Muhammed sözüne devam ederken Hz. Ali’nin kolunu tutarak, herkesin onu görebileceği şekilde havaya kaldırmış, hatta Hz. Ali’nin ayakları durdukları yerden boşluğa, havaya yükselmişti, bu şekilde Hz. Muhammed sözlerine devam etmişti:

Ben kimin üzerine mevla ( emir sahibi isem) bu Ali’de o kişinin üzerinde mevla (emir sahibidir !”
Hz. Muhammed Hz. Ali’yi yere indirdikten sonra iki ellerini dua için açarak şöyle buyurmuştu:

Ey Allah’ım ! Her kim Ali’yi mevlası (emir sahibi) olarak kabul edip severse, Sen de o kişiyi sev ! Her kim Ali’yi mevlası (emir sahibi) olarak kabul etmeyip ona düşman olursa, Sen de o kişiye düşman ol ! Her kim Ali’yi küçük düşürmek isterse Sen onu küçük düşür ve her kim Ali’ye yardımcı olursa Sen de ona yardımcı ol ! Ve hakkı devamlı olarak Ali ile beraber kıl !”
Hz. Muhammed sonunda şöyle buyurmuştu:

Ey insanlar ! Beyan ettim mi , tebliğ ettim mi ?!”
Her taraftan şu sözler yükselmişti:

Evet, tebliğ ve beyan ettin.”
Bunun üzerine Hz. Muhammed şöyle buyurmuştu:

Ey Allah’ım ! Sen şahit ol ! Ey insanlar, bu tebliğimi ve beyanımı burada hazır olup duyanlar, burada hazır olmayanlara bildirsin !”
Hz. Muhammed tebliğini ve beyanını bitirdikten sonra Hz. Cebrail gelip bu ayeti okumuştu:

Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim.” (Maide suresi: 3)
Hz. Muhammed bu ayeti duyduğunda çok sevinmiş ve şöyle buyurmuştu:

Ali’nin müminler üzerine mevla oluşunu, dinin ikmali ve nimeti olarak beyan eden Allah’a şükürler olsun !”
Bütün hazır olanlar Hz. Ali’nin elini öperek bu mübarek makamı için tebrik ve biat etmişlerdi.  

* Sünni kaynak: Veda Haccında Hz. Peygamber Hz. Ali’ye Yemen’e giden bir heyetin peşinden gitmeyi emreder. Oradakilerden bazıları Hz. Ali’nin emirlerinden memnun kalmaz ve rahatsız olurlar. Dedi kodu yayılır. Hz. Peygamber bunu duyar ve bu hadisi irad buyuru. Ali’nin kendisin emriyle orda olduğunu ifade etmek için!!!



2. Vasîlik:


* Buhari, Mus’ab b. Sa’ad’dan o da babasından şunu rivayet etti: “Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem Ali’yi yerine bırakarak Tebük’e sefere çıktı. Bunun üzerine Ali şöyle dedi: “Beni çocukların ve kadınların yanında geride mi bırakıyorsun?” Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem ise şöyle dedi: أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى غَيْرَ أَنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي  “Benim yanımda, Harun’un Musa’nın yanındaki konumunda olmandan razı değil misin? Ancak benden sonra nübüvvet yoktur.”

* Harun nasıl Musa’nın vasisi ise, Ali de Hz. Muhammedin vasisidir derler

* Ancak şu bir gerçek ki, Harun Musa’dan önce vefat etmiştir! Bu yüzden Musa’nın vasisi olması, yani kendinden sonra vasi olması muhaldir!


Sakaleyn Hadisi:

* “Ey insanlar! Aranızda öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sarıldığınız taktirde sapmazsınız; o, Allah’ın kitabı ve soyum olan Ehl-i Beyt’imdir.

* Ehl-i Sünnet: Allah Rasulü Kur’an ve Hadisini bırakmıştır!


Kırtas Hadisi:

* Kırtas hadisesi Aişe validemiz tarafından bize anlatılmaktadır: Perşembe günü Resûl-u Ekrem (aleyhissalatü vesselam) “bana bir kağıt kâlem getirin size bir şey yazayım da ondan sonra dalalete gitmeyin” buyurdular

* Alevilere ve Şiaya göre, burada Peygamber Efendimiz kendisinden sonra Hazreti Ali’ye tabi olunmasını isteyecekti. Fakat Hazreti Ömer buna mani oldu ve Peygamberimizin rahatsızlığını sebep göstererek meseleyi kapattı. Efendimiz de son sözü söyleyemedi.



Genel Tenkid/Kritik:


* Şayet İmamet Şia’nın önemsediği kadar temel olsaydı, bu muhakkak Kur’an ve Hadis’de zikredilir ve tartışmaya açık bırakılmazdı. “Dinde bu kadar önemli husus muhakka bir şekilde dile getirilirdi! Halbuki böyle olmamıştır. Sakifet-ü Beni Saide’de tartışmalarda İmamın Kureyş’den olup olmaması yönündeydi, Hz. Ali’nin hakkı, veya Şia’Nın rivayet ettiği hadislerin hiç biri zikredilmedi!. Diğer tarafdan Hz. Peygamber’in damadı, onun akrabası ve çocukluktan beri eğittiği yiğitlik âbidesi olan Hz. Ali gibi şahsın hilafete layık görülmesi de anlaşılır bir tutumdur, ancak bu tahrif tekfir etmekle olmaz. Olaylar olduğu gibi aktrılması ve bu çerçevede değerlendirilmesi lazım. ..”

* Şia’ya göre Hz. Peygamber’den sonra gelecek olan halifelerin sırası ve ismi belli = 12 İmam. Ancak burada da şu çelişkilidir: Madem ki İmamların sırası belli, ozaman neden bütün Şiilerin bir imam öldükten sonra doğrudan diğerine tabi olmadılar da ihtilafa düşüp bu kadar gruplara ayrıldılar?

* Bazı rivayetlere göre Abdullah İbn Sebe Şiiliğin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu kişi kaynaklarda çeşitli çerçevede farklı olarak zikredilir. Abdullah İbn Sebe bazı kaynaklara göre “Ali ilahtır” demiş, Hz. Ali onu yakmak istemiş, Ali’nin yanındakiler “sana bu kadar sempati duyanı yakma” demiş, Hz. Ali’de onu sürgüne Medain’e yollamıştır. Hz. Ali’nin öldüğünü söylediklerinde “Bana Ali’nin kellesini getirseniz yine inanmam” demiştir.


Kaynaklarda Abdullah b. Sebe hakkında fikirler:
1. Yahudi kökenli bir münafıktır
2. Ammar b. Yasır’in ta kendisidir
3. Hayal ürünüdür, gerçekle ilgisi yoktur

4. Şüpheli bir konu, net bir bilgi yoktur

*
Tevvabûn: Hz. Hüseyni Kufe’de satan ve onu ölüme terk edip sonra aşırı pişmanlık duyup gece gündüz af dileyerek ağlayan grup, suçluluk hislerinin giderilmesi için Hüseynin katillerinden intikam almak için Şam ordusuna karşı savaşmak isterler. Aslında savaşmak değil, alenen ölüme gitmektir. Suçluluklarını kanlarıyla temizlemek isterler. Muhtar es-Sakafî onları bu saçmalıktan alıkoymaya çalışır. Göz göre göre ölüme gitmektense planlı şekilde savaşmayı önerse de onlar bunu kabul etmez ve hepsi kılıçtan geçirilir!

* Muhtar es-Sakafi: Hüseynin baba bir kardeşi Muhammed b. El Hanefiyye beni vasi tayin etti diyerek ordu toplar ve Şam ordusuna karşı savaşır. Hz. Hüseynin intikamını büyük çoğunlulukla alır: şii kaynaklarına ondan olumlu bahsedilir!

* Muhamme el Hanefşyye taraftarları onun öldüğüne inanmaz ve derler ki: “Rakva dağında gizlenir, sağında aslan, solunda kaplan var ve bekler”…

* Bu çerçevede yavaş yavaş, GAYBET,İMAMET, MEHDİLİK, VASİYET kavramları zuhur eder! (“. Asrın sonunda ve 2. Asrın başında)

Admin

Taglar: ŞiilikOrtayaÇıkışı

İslam Mezhepler Tarihi - İlginizi çekebilecek başlıklar
İmamiyye ve Ortaya Çıkışı

İmamiyye’ye verilen isimler: İmamiyye, İsna Aşeriyye, Caferiyye, Rafıza, Katiyye

Zeydiyye ve Ortaya Çıkışı

Kûfe ve Basra’da Zeyd b. Ali’yle birlikte ayaklanmalarla başlıyor, kendisi uzun süre ayaklanamaya karşı dirense de sıkıştırılmalara karşı daha fazla dayanamaz ve ayaklanmaya onay verir. Ayaklanama için belirli bir tarih isterler, tarih

Haricilerin Temel Görüşleri

İman Nazariyyesi, Menzile beynel Menzileteyn, Ru’yetullah, Halku’l Kur’an, Tevella ve Teberra, İmamet

Hariclerin Kolları ve Sebepleri

Haricilerin teşekkülünü tahkim olayına bağlamak olmaz, bardağı taşıran son damla Tahkim olayı idi. Hariciliğin zuhurundaki tek sebep Tahkim olayı değildir.

İlk Mezhep - Haricilik

İsyan etmek, ayaklanmak… muhalifleri bu ismi kendilerine karalama maksatlı söylüyor (hakk’tan İslam’dan çıkan)



Sayfa Yorumları

Yorum Ekle





Mesaj / Bildirim Gönderin