Girişimcilerin kişisel özelliklerinin dikkate alınmaya başlanması, doğal olarak onların değer sistemlerinin incelenmesini zorunlu kılmıştır. Değer yönelimleri, insanların doğayla ilgili genelleşmiş ve oluşmuş anlayışları olarak tanımlanmaktadır. Bu ise insanın dünyadaki yerini ve olaylar karşısındaki duruşunun anlaşılmasını sağlamaktadır. Girişimciler tartışma konusu olduğunda, zorunlu olarak onların diğer insanlara ve eşyaya bakış açıları ve onlar hakkındaki düşünceleri önemli bir referans noktası olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda bilim adamları tarafından çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Girişimcilik davranışlarının ilk çocukluk evrelerindeki deneyimlerin sonucu şekillendiği yaygın bir görüştür. Aynı zamanda, girişimcilerin büyük çoğunluğunun hikayesinin genellikle bir kriz dönemi ya da dramatik olay ile ilişkilendirildiği gözlemlenmiştir. Böyle tehlikeli ve güç dönemlerde girişimcilerin sadece kendi kabiliyetleri ve maharetleri sonucu ayakta kalmayı başardıkları ifade edilmektedir. Girişimcilerin, doğruluk, çok çalışma, güven, rekabetçi ruh, kazanç, yalnız çalışma ve belirleyici olma isteği gibi değerlere sahip oldukları kabul edilmektedir.
Girişimcilerin temel özelliklerini ise, otorite ile güç çatışması yaşaması, başkalarının emrinde çalıştığında verimli olmaması, emir veren konumunda olduğu zaman rahat olması, ortaklıktan rahatsız olması ve başarı veya başarısızlığı kabul etme kabiliyetini taşıması şeklinde sıralamaktadırlar. Aynı şekilde girişimcileri motive eden en önemli değerlerin de özerklik ve para olduğunu ifade etmektedirler. Paranın insanların bağımsızlık ile otoritelerini güvence altına aldığı ve onları asabiyet ile mülkiyet bağımlılığından da kurtardığı ileri sürülmektedir. Böyle olmakla birlikte birincil bir motivasyon aracı olarak da kabul edilmemiştir.
Kültürün girişim ve girişimcilik üzerindeki etkisi ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Bunlardan en tanınmış olanı Hofstede tarafından yapılan çalışmalardır. Kültür, ekonomi ve politikanın birbiriyle karşılıklı ilişki içinde olduklarını kabul etmesine rağmen, ekonomik başarı için belirli hakim değerlerden oluşan kültürün gerekli fakat yeterli bir koşul olmadığını söylemektedir. Hofstede kültürü bir toplumu tanımlayan paylaşılan değerler olarak tanımlamaktadır. Bir bireyin davranışlarının “zihni program”ı tarafından kısmen önceden belirlenmiş olduğunu ifade etmektedir. Birey bu programdan sapma gibi temel bir kabiliyete sahiptir ve yeni, yaratıcı, yıkıcı ya da beklenmeyen biçimlerde tepkiler göstermektedir.
Bir bireyin zihni programının kaynağının, bireyin içinde yaşadığı ve büyüdüğü sosyal çevresi olduğunu belirtmektedir. Bu programlama aile içinde başlar, yakın çevrede, okulda, arkadaş grubunda, iş yerinde ve içinde yaşanılan toplumda devam eder. Aynı sosyal çevre içinde yaşamış ya da yaşayan insanlar ile en azından kısmen paylaşıldığı için kültür her zaman kolektif bir olgu olmuştur. Aynı zamanda bir insan grubu ya da kategorisinin üyelerinin bir diğerinden ayıran kolektif bir zihin programlamasıdır.
Hofstede kültürü değişik düzeyler halinde kategorize etmektedir. Bu kategoriler;
* Bireyin yaşadığı ülkeye göre ulusal düzey,
* Bölgesel, etnik, dini ya da dilsel ilişki düzeyi: Çoğu ülkeler kültürel olarak farklı bölgesel, etnik, dinsel ve dilsel grupların bileşiminden oluşmaktadır.
* Kuşak düzeyi; Büyük ebeveynleri, ebeveynlerden ve onları da çocuklarından ayırmaktadır.
* Cinsiyet düzeyi; bir kişinin kadın ya da erkek olarak doğduğuna bağlı olarak oluşmaktadır.
* Sosyal sınıf düzeyi, bireylerin eğitim düzeyine, işine ve uzmanlığına dayanan bir sınıflandırmadır.
* Bütün bu düzeylerin icra edildiği örgütsel düzey ya da şirket düzeyi.
Bu değişik düzeylerden kaynaklanan zihni programlar, toplumsal uyum için zorunlu değildir. Modern toplumlarda bu düzeyler kısmen çatışma halinde olurlar. Örneğin; dini değerler jenerasyon değerleriyle, cinsiyet değerleri örgütsel uygulamalarla çatışabilir. İnsanlar arasında çatışan zihni programlar, yeni bir durumda insanların kendi davranışlarını belirlemesini zorlaştırmaktadır.
Girişimcilik literatüründe yeni işletme kurmak için çok farklı motive edici faktörler tanımlanmıştır. Girişimcilik konusuyla ilgili çalışmalara bakıldığında, söz konusu motive edici değerlerin her bir toplum veya kültüre göre farklılaştığı görülmektedir. Örneğin yeni bir işletme kurmada Japonları göç hareketlerinden ziyade arkadaşlık yükümlülüğünün daha çok etkili olduğu saptanmıştır. Bu arada sosyal statü elde etmenin önemli bir değer olduğu ve buna karşılık aile geleneğini sürdürmenin ise daha az önemli olduğu da ortaya çıkmıştır. Amerika dışındaki birçok ülkede yapılan araştırmalarda iş tatminsizliğinin yeni bir işletme kurmayı motive etmediği sonucuna varılmasına rağmen, Amerika’da aksine etkili olduğu görülmüştü.
Türk girişimcileri motive eden faktörlerin belirlenebilmesine yardımcı olacak araştırma sayısı oldukça yetersizdir. Bunlardan bir tanesi Orta ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan girişimcilerin mevcut işletmelerini hangi girişimcilik değerlerinin etkisinde kalarak kurduklarını ve onları motive eden yaşam değerlerinin neler olduğunu tespit etmeyi amaçlayan bir araştırmadır.
Araştırmada yapılan veri analizi sonucunda, girişimcilerin baba meslekleri 31 tane farklı meslek ismi altında toplanmıştır. Ancak bu isimler ilgili oldukları daha üst isimler altında toplanmış ve 7 meslek grubu ortaya çıkmıştır. Bu gruplar içinde en fazla oranı % 21.67 ile esnaf kesimi oluşturmaktadır. Bunu % 20.91 ile tüccar, % 19.39 ile sanayici, % 13.30 ile memur ve memur emeklisi, % 9.88 ile çiftçi ve % 9.12 ile de diğer meslekler (turizmci, mühendis, müteahhit vb.) izlemektedir. Araştırmada baba mesleğiyle girişimci bireyler arasında olumlu bir ilişki gözlenmektedir. Girişimcilerin % 43’e yakın bir kısmının baba meslekleri girişimcilikle yakın ilişkisi olan tüccarlık ve esnaflıktan oluşmaktadır.
Araştırmaya dahil edilen girişimciler, kendilerinin merkezi yönetimler tarafından sürekli dışlandıklarını ifade etmektedirler. Merkezi yönetimler tarafından tarihsel süreç içerisinde devlet destekli ve sürekli olarak devletten beslenen bir azınlık İstanbul sanayicileri karşısında hep ikinci sınıf muamelesi gördüklerine inanmaktadırlar. Dolayısıyla toplumsal yapı içerisinde hak ettikleri konumda ve mevkide olmadıklarını ifade etmektedirler. Hakları olduğuna inandıkları mevkiye ulaşmanın yolunun ekonomik olarak güçlü olmaktan geçtiğini söylemektedirler. Bu noktada işletmeleri ekonomik gücü elde etmenin en etkili araçları olarak görmektedirler. Kendilerine prestij sağlayacak özelliklerinin, devlet desteği almadan veya faizle işlem yapan bankalardan kredi kullanmadan işletmeler kurmak ve dünya pazarında satılabilecek kalitede mal ve hizmet üretmek olduğunu ifade etmektedirler. Ancak bu özellikleri vasıtasıyla toplumsal yapıda olmaları gereken mevkiye ulaşacaklarına ve orijinal ürünleri üretmedeki başarılarının prestijlerini arttıracağına inanmaktadırlar.
Girişimciler, kendilerini geliştirmek ve sahip oldukları potansiyellerinin ortaya çıkmasını sağlamanın en iyi yolunun, toplumsal yapı içinde önemli bir işlev gören işletmeler kurmaktan geçtiğine inanmaktadırlar. İşletmeler vasıtasıyla sahip oldukları fikirleri gerçekleştirme imkanı bulduklarını ve diğer bireylerle, diğer işletmelerle, toplumla ve dünya ile kurdukları ilişkiler vasıtasıyla yeni şeyler öğrendiklerini ifade etmektedirler. Aynı şekilde teknolojik yeniliklerin gerçekleşebilmesinin de ancak işletme gibi sosyo-ekonomik yapılar içinde mümkün olabileceğini söylemektedirler. Bütün bunlarla birlikte kurdukları işletmeler vasıtasıyla demokrasi, hoşgörü, ilerleme, değişim, bilgi, sürekli öğrenme, iletişim ve etkileşim, başarı, kendi farkına varma gibi evrensel değerleri tanıma fırsatı bulduklarını açıklamaktadırlar.
Anadolu girişimcileri kendi gelişimlerini sağlamak ve ortamın belirsizliklerinden kaynaklanacak olumsuzluklardan sakınmak için sosyal sermayesini kullanmıştır. Bu sermayenin temel özelliği, aynı dünya görüşü ve değerleri paylaşmadır. Paylaşılan değer ve inançlar doğrultusunda oluşturulan gruplarla kendilerini özdeşleştirmeleri ve benlik kategorileştirmelerine gittikleri görülmektedir. Edinilen bu sosyal kimlik ve kategorileştirme, toplumun diğer kesimleri tarafından da atfedilince, kimliğe olan bağlılık ve sosyal kategorileşme daha kesin ve sınırları belirgin bir hal almaktadır. Toplumun diğer kesimleri tarafından kendilerine yönelik olan üsten bakan tavrını kırmanın yolunun da, dahil oldukları grubun kendilerine yüklemiş olduğu sosyal kimliği geliştirmekten geçtiğine inanmaktadırlar. Sosyal kimliğin geliştirilmesinin aynı zamanda ekonomik anlamda güçlü olmayı gerektirdiğine de inanmaktadırlar. Bu noktada işletmeleri sosyal kimliğin geliştirilmesinin en önemli ekonomik ve sosyal aracı olarak görmektedirler.
Güçlenen sosyal kimliğin kendilerine olduğu gibi kendilerinden sonra gelen çocuklarına da özgüven kazandıracağına inanmaktadırlar. Ancak bu özgüven sayesinde, toplumda kendi kişiliğiyle, kimliğiyle ve değerleriyle birlikte ayakta durabileceklerini ifade etmektedirler.
Literatürde olduğu gibi bu araştırmada da ‘aile geleneğini sürdürme’ değeri, girişimcileri işletmelerini kurmada en az motive edici olarak görülmüştür
2019-12-09 Admin Admin
Taglar: GirişimcilikKültürüNedir
Girişimcilik Ders Notları - İlginizi çekebilecek başlıklar |
---|
Başarılı Girişimcilerin Hayatlarından Örnekler
Yapılan çalışmalarda, ülkemizde başarılı olmuş işadamlarının hayat hikayelerinin incelenmesi de bize önemli ip uçları vermektedir. Bu işadamlarının bir kısmı hayat hikayelerini kitaplaştırmışlardır. |
Franchising İşlemleri
Dilimizde tam karşılığı olmamakla birlikte “münhasır satış ve servis imtiyazı”, “isim ve işletme hakkını kullanma” şeklinde kullanılmaktadır ancak bu da yetersiz kalmaktadır. |
Franchising İşlemlerinin Dünyada ve Türkiye’deki Tarihsel Gelişimi
Terim ya da faaliyet olarak bir Amerikan terimi olarak düşünülmüşse de, ortaçağdan beri İngiltere’de kullanılmıştır. Örneğin İngiltere’de, 1700’lerde bira üreticileri ile bar sahiplerinin arasında yapılan sözleşmelerde franchisi |
Girişimci İle Yönetici Arasındaki Farklar
Yönetici karı ve riski başkalarına ait olmak üzere mal veya hizmet üretmek için üretim öğelerinin alımını yapan veya yaptıran, bunları belli gereksinmeleri doyurmak amacına yönelten, işletmeyi girişimci adına çalıştırma sorumluluğ |
Girişimci Kimdir? Kime Girşimci denir?
Girişimci kimdir? Kime Girşimci denir Günümüz dünyasında gözlenen bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, üretim sistemini köklü bir biçimde değiştirmiş bulunmaktadır. Niteliksel bu değişim toplumsal ilişkileri belirleyen kurumları da değ |
Girişimci Olma Nedenleri Ve Girişimciliğin Fonksiyonları
İnsanları girişimci olmaya yönelten birçok faktör bulunmaktadır: Bu faktörler üç ana grupta toplanabilir |
Sayfa Yorumları