-
Kazan » Özel Şafak Vakti Anaokulu
Atatürk Mah. Hürriyet Cad. Hakan Apt. Blok No: 17 İç Kapı No: 1 Kazan / Ankara
-
Aba Vakti Yaba, Yaba Vakti Aba
Gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır.
-
Başını Kaşımaya (kaşıyacak) Vakti Olmamak
Arada en ufak başka bir iş yapamayacak kadar sıkışık durumda bulunmak. Örn: Büyük babanın
-
Elden Gelen Öğün Olmaz, O Da Vaktinde Bulunmaz
Kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir.
-
Hâli Vakti Yerinde
Paraca durumu iyi, zengin. Örn: Bu adamın hâli vakti yerinde.
-
Kürkü Orak Vaktinde, Orağı Kürk
Gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır.
-
Onmadık Yılın Yağmuru Harman Vakti Yağar
Zamanında olduğunda büyük yarar sağlayacak bir durum, zamanı geçtikten sonra gerçekleşirse
-
Terazi Tartıyla, Her Şey Vaktiyle
Her şeyin bir ölçüsü ve zamanı vardır.
-
Terazi Var, Tartı Var, Her Şeyin Bir Vakti Var
Her şeyin bir ölçüsü ve zamanı vardır.
-
Vakti Gelmek
1) ölmek üzere olmak, ölümü yaklaşmak 2) zamanı gelmek, süresi dolmak.
İngilizce Geçmiş Zaman 2 - Past Tense 2; Neden vaktinde gelemedin - Why could you not come on time? Neden yolu bulamadın - Why could you not find the way? Neden onu (erkek için) anlayamadın - Why could you not understand him?
İngilizce Sebep Göstermek 1 - Giving Reasons 1; Niçin gelmiyorsun - Why aren’t you coming? Vaktim yok - I have no time. Vaktim olmadığı için gelmiyorum - I am not coming because I have no time.
Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90° lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır.
Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar.
İngilizce Ev Temizliği - House Cleaning; Bugün Cumartesi - Today is Saturday. Bugün vaktimiz var - We have time today. Bugün evi temizleyeceğiz - We are cleaning the apartment today.
Vakti zamanın birinde büyük bir diyarın padişahı vardı. Padişahın Cihanşah adında yüzü nurlu, içi sürurlu, dal gövdeli, güler yüzlü, neşeli bir oğlu vardı. Cihanşah, boş zamanlarında babasının vezirinin oğlu Ahmetşah ile bulu
Vakti zamanında bir değirmenci varmış. Bu değirmencinin de pek çok tavuğu varmış. Tilkinin biri bu tavuklara müptelâ olur. Bir gün değirmenciye der ki.
Bir varmış, bir yokmuş. Vaktin birliğinde bir adam, yohsul bir adam varmış. Gün olmuş evlenmek istemiş. Güzel bir gız almış. Evini geçindirecek parası yohmuş. Gurbete çıhmış.
Vaktiyle zengin bir ağanın bir de ailesi varmış. Ağa, hizmetkâr tutup çalıştırırmış. Herkesin hayran olduğu yaşantıya sahipmiş. Yıllar sonra zenginliğini kaybetmiş. Köy halkı üzerindeki nüfuzu da azalmış.
Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken, öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir göl görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaç yudum yutar; amma midesi bulanır, tükü
Nasreddin Hoca erkenden yola koyulmuş. Akşam hava kararmadan gideceği köye varmak için acele ediyormuş. Öğle vaktine yaklaşırken, bir pınarın başında durup, hem namazını kılmak hem de kuru peksimetten ibaret olan azığını yemek istemi
Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken, öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir göl görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaç yudum yutar; amma midesi bulanır, tük
Vaktin birinde, bir memleketin bir padişahı varmış. Padişahın da bir tanecik oğlu varmış. Günlerden bir gün bu şehzade balkona çıkmış. Balkondan şehrin orta yerindeki pınar görünürmüş.
Nasreddin Hoca azığını heybesine koyup yola çıkmış. Öğlen vakti Akşehir gölü kenarında, bir ağacın altında oturmuş. Ekmeğini, zeytinini ve bir çanak yoğurdunu gölgede keyifle yemiş.