Borçlunun malına el koymak. Örn: Ya parayı verirsiniz ya da haciz korum. -B. Felek.

1) bir şeyi yapmaya kesin olarak karar vermek. Örn: Fakat Ömer birinci mevkiye oturmayı aklına

Savsamak, artık üstünde durmamak, ihmal etmek. Örn: Anayasayı rafa kaldırarak keyfî, gelişi

İleride tanıyabilmek veya ölçebilmek için bir şeyin durumunu, onun herhangi bir özelliğini a

Bir şey uğruna ölümü göze almak. Örn: Çeşitli tehlikelerden var olduğunu bilerek bu işe

Adamdan saymak, varlığını kabul etmek. Örn: Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, b

Bir kimseye aptalmış, anlamazmış gibi davranmak. Örn: Beni bir ahmak yerine koyarak bu yığı

Bir işte sözü geçer bir kimsenin aracılığına başvurmak.

Biri hakkında alaylı dedikodu yapmak. Örn: Sonradan anlaşıldı ki adam hükûmeti tefe koymuş

Bir kimse birine, bir ÅŸey telkin etmek.

Birini öldüreni ölümle cezalandırmamak. Örn: OÄŸlum Halil'in kanını yerde koyarsanız bu dÃ

1) uygun bir biçime girmesini sağlamak 2) herhangi bir biçimde sonuca ulaştırmak.

Bir iş veya göreve seçilmek için kendini ileri sürmek. Örn: Bankacılardan birkaçının kurg

Karşılığını veya fiyatını kararlaştırmak. Örn: Bu evi alabilmemiz için adını koyalım

KimliÄŸini ve kiÅŸiliÄŸini kabul ettirmek.

Konuyu veya anlaşmayı kabul ettiğini belirtmek. Örn: İlgili sözleşmelerin altına imzamızı

1) hiçbir ÅŸeyden anlamaz, bilmez sanmak. Örn: Bu kadını zaman zaman aptal yerine koymam, büyÃ

Bir kimseyi, uzlaşma sağlamak için görevlendirmek.

Sonraya, başka zamana bırakmak, ertelemek.

Den. hareketli olan armayı, limanda kışlamak, yağmur ve kardan korumak amacıyla bir süre için

Bir yolunu bulup bir kimseyi düzenle işinden uzaklaştırmak.

Bir işe girişirken ölümü göze almak.

Saklamak, biriktirmek. Örn: Yıllardan beri dişinden tırnağından artırdığı, çoluk çocuğ

Aralarında aşırı geçimsizlik olmak.

Aldırış etmek, göz önünde tutmak, değer vermek, kale almak. Örn: Oğlan mahalle arkadaşlar

Bir karara katılmadığını belirtmek.

Bir işi aksatan, engelleyen davranışta bulunmak.

1) düzenlemek, dağınıklıktan kurtarmak. Örn: Onun kendi yaşayışına yeni bir düzen vermes

Bir ölçü aracını, ırakgörürü istenilen koşulları sağlayacak biçimde kurup çalışır d

Birinin geçimini sağlayan işi elinden almaya çalışmak.

1) bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek 2) üstüne konmak. Örn: Herkesin o

Çalışması durdurulmak, çalışmadan alıkonulmak.

Eyleme geçirmek. Örn: Dava insanın, ben daha çok işe yararım kanaatine varması ve bunu fiile

Den. gemiyi pusula ile gideceği yönde belli olan rota çizgisi üzerine getirmek.

Bir kimseyi veya bir şeyi ele geçirmeyi istemek. Örn: Kırkyılda bir nişanlı buldum, ona da s

Çok istenen bir şeyin yeterli miktarı elde edildikten sonra daha çoğunu istememek.

Çok kötülük etmek. Örn: Pembe Teyzenin niyeti bozuk fakat babama göz atarsa gözünü oyacağ

Engel olmak, kısıtlamak. Örn: Yalnız hareketlerime değil, sözlerime de gümrük koyacak. -R.

Yapılacak bir iş için gün belirlemek.

İyi bir düzen vermek, tertiplemek. Örn: Ben avukatımla Baba meselesini bir hâle yola sokmaya u

İşi veya görevi olumlu olarak yürütmek, sıkıntı çekmeden gerçekleştirmek. Örn: Kendisi

Daha önce geçmiş bir olayı, bir işi, ileri sürülmüş bir düşünceyi sık sık tekrarlamak.

Bir işin gerçekleşmesi için gerekli olan işlemleri başlatmak. Örn: Hasta ile ofis dışı il

Kararını önceden vermiÅŸ olmak, önceden ÅŸartlanmak, bir ÅŸey yapmaya kesin karar vererek zamanÄ

Argo aldatıp çıkar sağlamak. Örn: O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafe

Argo birine oyun etmek, arabozanlık etmek. Örn: Sıkıntılı bir durumdu ama onun kamışı o ka

İçinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek. Örn: Onlar beni kapana koyacaklarını san

Bir şeyin maliyet fiyatı üzerine kâr payını katmak, kazanç koymak.

Boyun eğmemek. Örn: Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk. -R. E. Üna

Engellemek, sınırlamak, takyit etmek. Örn: Kanun ... kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelle

Savaşı bırakmak, savaştan vazgeçmek.

1) kınayı su ile karıştırıp bulamaç kıvamına getirerek boyanacak yere sürmek. Örn: Bazı

Bir duruma veya söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak, düşünce aşılamak, telkin etm

1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir

Televizyon yayını sırasında beklenmeyen kesinti aralarını doldurmak için ekrana değişik man

Açık artırma yoluyla bir malı satışa çıkarmak. Örn: Nesi var nesi yoksa toplar, buraya get

Hikâye, roman, oyun vb. eserleri radyo için elverişli duruma getirip yayımlamak.

En ince noktasına kadar araştırmak, didik didik edip incelemek. Örn: Başkalarını nasıl mikr

1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak. Örn: Bu lafım

Zorunlu malların ve üretim faktörleri fiyatlarının resmi makamlarca her yerde geçerli olacak Å

İhtiyaç maddeleri için değişmez fiyat belirlemek.

Nikâhlamak. Örn: Sana derim, güzel eltim, sen bu kızına tez vakitte nikâh koy! -T. Buğra.

1) gereken yerde nokta iÅŸaretini kullanmak 2) mec. bir iÅŸi bitirmek, tamamlamak 3) mec. son noktay

1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2)

1) herkesin görebileceği yere koymak 2) yaratmak, yapmak 3) açıklamak. Örn: En sonra da görü

Örtünmesini sağlamak. Örn: Kız Ayşe, anana söyle, seni örtüye soksun. -Ö. Seyfettin.

Bir konuda sonucu belirlemek için oy verilmesini istemek, sağlamak.

Bir toplantıdaki oy sayısını belirlemek, oy verilmesini istemek, oya sunmak.

Ekşitle metal üzerinde iz bırakmak.

Boy ya da uruk denen topluluğun bölümlerine verilen ad.

Ataerkil ya da anaerkil yapılı ve genellikle dıştan evlenmeli yakınlık kümesi.

Hemen hemen aynı tür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolunun seyrek yapılı genç kümelerinden he

Belli bir yerde oturan dil, ağız ve kültür yönünden büyük bir türdeÅŸlik gösteren birden Ã

Tkz. birini korkutmak, gözdağı vermek. Örn: Daha dün Kel Mahmut'u yıkayıp yağlayan yavşak

Tutuya koymak. Örn: Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu? -H. R. Gürpına

Tiy. tiyatro eserini veya müzikal bir oyunu, metin, oyun, yorum, dekor, müzik vb. ögeleri birbiri

Sansürlemek. Örn: Onlar bu vehimle ellerinden gelse / Rüyalara sansür koyacaklar bir gün -A. N

Alınan karar veya kararlara karşı olumsuz yönde yazılı görüş bildirmek.

Futbolda topla oynayan oyuncunun hareketini engellemek için doğrudan doğruya tabanla müdahale et

1) aracın hareketini önlemek için tekerleklerden birinin önüne veya arkasına takoz yerleştirm

Engelleyecek biçimde davranmak. Örn: Damadım hakkında kötü şeyler düşünmeni, bu işe taş

Gerekli bir sözü tam zamanında ve yerinde söyleyerek karşısındaki kimseyi susturmak, zekice d

Tekere çomak sokmak. Örn: Kırıp geçirmeye niyet etmişti ama ah bu kadın, gene tekerine taş

Bir düşünce veya harekete karşı çıkmak.

Ödünç para almak için değerli bir şeyi rehin olarak vermek, rehin vermek.

Bir yasa önerisi, yasama gücü tarafından onaylanmak.

1) avlanılacak hayvanları bir yere çekmek için yiyecek dökmek 2) mec. aldatabilmek için inanç

1) gibi görmek, saymak. Örn: Hem de yetişkin, yosma bir kadın beni erkek yerine koymuştu. -N.

Bir amaca, bir gayeye yönelmek, bütün varlığıyla kendini vermek.

İstenilen biçime getirmek, düzene koymak. Örn: Arkadaşının mektebe alınması işini o hafta