Dikkati çeken bir şeyden bakışlarını ayıramamak. Örn: Gözleri başka bir sahifenin ortalar

Birinin gözlerini kızgın mille kör etmek.

1) bir kimsenin üstüne titremek 2) buyruÄŸunu yerine getirmeye hazır bulunmak 3) bir arzunun gerÃ

Çok acıkmak. Örn: Bu akşam açlıktan gözü dönmüş bir hâlde bir evin mutfağına girmişt

Çelik yüzeylerde, ısı eğimlerinin oluşturduğu, balık gözü görüntüsünde çok ince çatl

Açık hava basıncı değişimlerini izleyen araç.

Bir oyunun son sözü ya da sözleri.

Bir oyunun son sözü ya da sözleri.

Saygı ve sevgi göstermek. Örn: Buralara kadar zahmet ettiniz, büyüklerin ellerinden, küçükl

Oyuncunun sahneden ayrılması sırasında söylediği sözler.

Ölmek. Örn: Bir sabah söyledi son sözlerini / Yumdu dünyaya ela gözlerini -Y. K. Beyatlı.

Işık ışınları yerine eksicik demetleri kullanan ve görüntüyü ışılyaprak ya da ısınır

Geceleri flaşla çekilen fotoğraflarda genellikle gözler kırmızı çıkar. Peki fotoğraftaki g

Gökcisimlerini büyüterek ayrıntılarını gösteren, mercek ve aynalardan oluşmuş ışıksal g

Açıklamak, sergilemek, göstermek, tanıtmak. Örn: Adı duyulmamış, şiiri bilinmeyen gençler

Türk cambazının bir becerisi: ip üstünde gözleri bağlı yürüme ustalığı.

Uyku, istek vb. bir durum gözlerinden belli olmak.

Bakışları daha canlı ve parlak olmak. Örn: Çocukluğuna ait bazı hatıralarını söylerken,

Gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek.

Ateşli hastalık veya öfkeden gözleri kızarmış ve parlamış (olmak). Örn: Avuçları ateş

Aşırı yorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek. Örn: Genç yakışıklı yüzü solmuÅ

Ağlayacak kadar duygulanmak. Örn: Gözleri dolu doluydu ama ağlamadı. -A. Ümit.

Aşırı ateşten veya can çekişirken gözlerin renkli bölümü kapakların altında kalarak gör

Telaşlı bir biçimde bakmak. Örn: Pipo içer, gözleri yüzünde iki ateş böceği gibi fıldı

1) uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızarmak. Örn: Kerem'in kusacağı

Gözlerinde sevinç ve istek belirmek. Örn: İki kere gidip geldikten sonra gözleri parladı, evi

Gözleri yaş dolu bir biçimde bakmak. Örn: Gözleri şıldır şıldır dönerek şikâyet ederd

Göz kapakları hafifçe kapanmaya başlamak. Örn: İki elini bastonun gümüş topuzuna dayamış

Bir şeyden gözlerini ayıramamak. Örn: O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde, gözleri

1) gözleri sulanmak. Örn: Öyle halk türküleri vardır ki gözleriniz yaşarmadan okuyamaz veya

Korku, öfke ve telaşı gözlerinden belli olmak. Örn: Cüce rolünde halkı gülmekten katıltan

Aşırı parlamak. Örn: Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu. -R. Enis.

Düşüncelerini bakışlarından sezmek. Örn: Doktor, Sevim Hanım'ın içinden geçenleri gözle

Hiç umulmayan, hiç beklenmeyen bir şeyin görülmesi karşısında şaşırmak.

Gözlerini yarı kapamak. Örn: İnleyerek, gözlerini bayıltarak nasıl düştüğünü anlatıyo

Gözlerini, akı çok görünecek biçimde açmak. Örn: Birisinin âşıklı maÅŸuklu bir masal sÃ

Gözlerini aşırı yormak. Örn: Her gece fasılasız çalışmak gözlerimi bitirdi. -Ö. Seyfett

Öfke ile bakmak. Örn: Åžerbetçide temiz bardak bulamayan müşteri, gözlerini devire devire baÄ

Biriyle göz göze gelmemek için gözlerini baÅŸka tarafa çevirmek. Örn: Bazen böyle bir tesadÃ

Çok sevindiği yüzünden, gözlerinden belli olmak. Örn: Zayıf bir kızı severdim / Gözlerini

Dikkati bir yerde toplanmak. Örn: Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kap

1) iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek. Örn: Mektepten, kitaplardan

Aşırı bir isteğin, öfkenin etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek. Örn: Teşebbüs,

1) güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak. Örn: GüneÅŸ hiç olmadığı kadar parlaktÄ

1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek. Örn: Duvar tarafına doğru bir adım atarak evet

1) gözünde hafifçe şaşılık bulunmak 2) istemeyerek bakıvermek. Örn: İstemeye istemeye gö

Göze hoş görünmek. Örn: Kadıköy'den Fenerbahçe'ye kadar olan saha, gözleri okşayan bağla

1) kıskançlık sebebiyle herkesin ilgisini çekmek. Örn: O, dükkânı sana vereyim, dedi, ben i

1) sert ve şiddetli darbe yüzünden göz önünde yıldızlar oluşmak 2) çok sevindiğini belli

Çok uykulu olmak. Örn: Şilteye diz çökmüş, uyku akan gözlerini parmaklarıyla açıyor, uyu

Çok ağlamak. Örn: Gözlerinden yaşlar boşandı birden. -C. Uçuk.

Gözünün veya gözlerinin içine bakmak.

Dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak. Örn: O sert bir tavır alÄ

1) uyanmak 2) kendine gelmek, ayılmak. Örn: Eczacının yaptığı bir adrenalin iğnesinden sonr

1) hayale dalmak, dalgınlaşmak. Örn: Gözlerini de bir duman bürüyor, başını yana çevirere

1) ölmek. Örn: Fakat o gözünü kapayınca başsız kalan konak birdenbire karışmış. -R. N.

Çekinmeden, korkusuzca. Örn: Bu yüzden gözlerini kırpmadan cinayet işleyebiliyorlar. -A. Ümi

Çok kötülük etmek. Örn: Pembe Teyzenin niyeti bozuk fakat babama göz atarsa gözünü oyacağ

Kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak. Örn: Beni gözleriyle tartarak önümden geçti

Su, toprak, maden filizi ve uçunlar içindeki ışımetkinliği, uyardığı pırıldama ile ölçe

İzgelerin çözümlenmesinde kullanılan, bir koşutaç, bir biçik ya da bir ışık ağı ve bir

Işığın, biçik yerine kırınım ağı ile oluşturulan izgesini gözlemeye yarayan aygıt.

Keratokonjuktivitis sikka.

Küçük nesneleri binlerce kez büyüterek gösteren aygıt.

Havadaki nem tutarının saltık ya da bağıl değerini gösteren aygıt.

(Yun. exo: sız konos: koni) Her ommatidyumunda kristal koninin çok iyi gelişmiş olduğu bileşik

Bir eksicik ışınları borusunda, denetlenen bir eksicik demeti ile, flüorışıl bir cam bürgü

Birçok türü, insan sağlığı yönünden önemli solucan çeşitlerine arakonakçılık eden, du

Bir borunun iki ucuna oturtulmuş iki yakınsak mercek ile arada bulunan doğrıutucu bir mercekten

Yıldızların yansıma ile görüntüsünü veren çukur aynadan yapılmış, geniş açıklıklı

Yineli olarak açılıp kapanan ya da karanlıkta belli sıklıkla yanıp sönen ışık kaynağıyl

Durgun elektrik yüklerinin varlığını algılamakta kullanılan aygıt.