Yalnız bir abecenin yazaçlarından oluşan sözcük.

Ad durumlarından birine girebilen ve tümcede ad gibi görev alan sözcük: Eve gitmek, güzele bak

Bir kitabın ya da yazının konusunu belirlemek için kullanılan ve addan seçilen önemli sözcü

Anahtar sözcüklerin abecesel olarak düzenlenmesinden oluşan konu kataloğu, bk. anahtar sözcük

Bilgi eriÅŸimde, bir deyim ya da örü içinde yer alan ve konu ya da kavram belirtici nitelik taÅŸÄ

Belgelemede, anahtar-sözcüklerin abece, sırasında ve bağlamlarıyla birlikte, geçtikleri yeri

Belli bir veri işleyici için belirli sayıda ikilden ya da damgadan oluşan aritmetiksel, mantıks

Ötelenmekle bütün bir kırılcayı tarayabilen, yinelenerek kırılca yapısını oluşturan birk

Ses düşmesi, ses türemesi, sözcük türü kayması veya anlam kayması bakımlarından araların

1. Gereksiz ve anlamsız sözcükleri kullanma alışkanlığı. 2. Sözcüklere düşüncelerden da

Gerçeklerin belirtilmesi ya da tanıtılmasında gereğinden çok söze dayanma.

(Lat. verbum = söz, sözlük) : Laf kalabalığı. Sözcüklerle oynama. Aslında hiç bir düşün

Çocuk dilinde kullanılan sözcük: Atta, havhav, mama vb.

Bir tümcede öbür sözcüklerden daha çok anlam taşıyan sözcük.

(Derleme.. eşs esli kelimeler, adaş, sesteş) Söylenişi aynı, anlamı ayrı olan sözcükler :

Söylenişleri eşit ama ayrı anlamlarda olan sözcüklerin birbirinin yerine kullanılması.

(Derleme.. anlamdaş, eşit anlamlı) Anlamları aynı veya yakın olan sözcükler: Ak ve beyaz, ka

(Derleme.. kalıntı kelime, arkaik kelime) Çağdaş dil kurallarına aykırı olarak eski biçimin

Genellikle zaman kavramı veren veya zamanla beraber kişi kavramı da belirten olumlu veya olumsuzu

(Derleme.. dolaşan kelime, yaygın kelime) Birçok dilde yaygın bir şekilde kullanılan sözcük:

Kale duvarları üzerinde dışarıya doğru taşırılmış olarak oturtulan gözetleme kulesi.

(Mimarlık) Kalelerde düşmanı uzaktan görmek için yapılan yüksek kule. Beki kulesi terimi de

Kıvılkesim işleminin yapıldığı kap.

(Derleme., kırpık kelime, kırpma kelime) Bir kısmı, kesilerek kullanılan sözcük: Foto (fotoÄ

Birden fazla sözcüğün baş harfleriyle kurulmuş sözcük: Nato (North Atlantic Treaty Organizat

Türkçede çok defa sıfatın, bazen adın ilk hecesindeki ünlünün, baştaki ünsüzle birlikte,

Sayılardan, kimileyin de boş damga ile özel damgalardan oluşan sözcük, örn. evrensel onlu sı

Belli bir amaç için bir birim olarak düşünülmesi uygun düşen bir damga dizgisi.

Anlamı olan ses veya ses birliği: O, ev, baş, çocuk, yok, var, değil, gibi, ah vb.

Bireylere ölçünlü sözcükler sunup onlardan her sözcüğün çağrıştırdığı ilk düşün

(Derleme.. söz hazinesi) Bir dildeki sözcüklerin bütünü.

Değerleme ölçeklerinde bir tutum sürekliliğinin iki ucunu göstermek üzere kullanılan, "iyi-k

Bir düşünceyi anlatırken yanlış sözcük kullanma ve sözcükleri yanlış söyleme biçiminde

Kimi ruh hastalıklarında görülen ve anlamlı cümle ilişkisine göre söylenmemiş sözcükler

Anlamı önceden bilinmeyen, başka bir deyişle yeni olan bir deyimin tanımı. || Krş.. nesne tan

(Derleme., söz bölüğü, kelime çeşidi, lakırdı bölüğü) Yapı, kavram, görev bakımında

Bir sözcükteki damga sayısı.

Bir sözcükte bir hecenin öteki hecelerden daha baskılı olan vurgusu: Ankara, ancak, yapma (olum

Sözcüklerin önce birer bütün olarak ele alınması ve bundan sonra parçalara bölünerek çöz

1. Bir ya da çok tözün varlığını kabul eden öğretiler. 2. Ruhun bir töz olduğunu kabul ed

Yapım ekiyle kurulmuş sözcük: Süzgeç (süz-geç) , vergi (ver-gi) , dalgın (dal-gın) , (ben-

Kök ve eki türlü biçimlerde bulunan aynı sözcük: Tirpit, tirpidin, tirpitil (çapa) alnaç,

Bir tümcede ya da kesimde öbür sözcüklerden daha önemli olan sözcük.

Bir dilin kendi köklerinden gelmeyen sözcük: Kelime, memleket, cumhuriyet, standart, istasyon, al

Kökü parçalanamayan sözcük: Ev, el, gel, tat, baş, ayak, git, bu, üç, çok vb.

Başka bir sözcüğün yardımı olmadan yaşayamayan sözcük: Tefek (ufak tefek) , fıkı (sıkı

Bir dilde kullanılmış veya kullanılmakta olan bir sözcük örnek tutularak yapılan sözcük: (