1) bir yere gitmez olmak, uğramamak 2) başkasını bir yere artık uğramaz duruma getirmek.

1) uğramaz olmak 2) uğraşmamak, ilgilenmemek. Örn: Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı

Bir işi yapabilme konusunda kendisine veya başkalarına güvenmek. Örn: Şimdi Murat dağlarınd

1) bir işi yaparken kendine veya başkalarına güvenmemek 2) beğenip seçememek. Örn: Kendi dey

Zorbalıkla para koparmak veya çıkar sağlamak.

Alışverişi veya ilgiyi kesmek. Örn: Bu hırsızın hesabını kesip kanunun pençesine teslim e

Her türlü ilişkisine son vermek. Örn: Onunla tamamıyla selamı sabahı kestim. Ne olursa olsun

Birine karşı gösteriş yapmak. Örn: Yanındaki kıza afi yapmak için onun önüne, dilenciye s

1) çekinmeden kesin yargılarda bulunmak. Örn: İşin içinde olmanın verdiği rahatlıkla bol k

Elektrik akımını kesmek.

1) anlamak, idrak etmek 2) bir şeyin olabileceğine inanmak. Örn: Ağzımı aradı, rahat mıydı

1) anlayamamak, idrak edememek 2) sonucu tahmin edememek.

İlgisi kalmamak, ayrılmak. Örn: Fabrikayla alakamı kestim.

1) varlıklı veya değerli kişilerin elini kimse bükemez 2) herhangi bir işte usta olan her zorl

Arkasını getirmemek, önlemek, son vermek, durdurmak.

Karbonlaşmanın nasıl ilerlediğini anlamak amacıyla uygulanan ve işlem süresince, deney örnek

İşbaşında bulunan bir kimse yasayı çiğneyerek sert davranmak.

Atardamar duvarının enine veya uzunlamasına kesilerek damarın içine girilmesi, arteryotomi.

Ateşli silahlarla yapılan atışa son vermek.

Bir taşıta binerek yürümekten kurtulmak.

Ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur.

Selam vermek için baş eğmek. Örn: Gülerken de göğsünün sağ köşesine baş kesmeyi unutma

1) çok keskin olmak 2) birdenbire ve tamamen ortadan kaldırmak.

Kötüler yararlandıkları kimselere kötülük etmekten çekinirler.

1) bileti koparıp alıcıya vermek, bilet satmak. Örn: Benimki paso, dedi, hanımefendiye bir bil

1) ölümüne karar vermek 2) işine son vermek, işten uzaklaştırmak, ayırmak.

Kendisine gerekli ve yararlı olan şeyi farkında olmadan yararsız duruma getirmek, kendi eliyle y

Yapılması istenmeyen bir işi baştan engellemek.

Yiyip içmede çok tutumlu davranmak. Örn: Ekonomi, kendinin ve çoluk çocuğunun boğazından ke

TV. Bir resim kaynağından öbürüne, alan boşluğu sırasında geçme.

Tomruk, kalas ya da tahtaların boyalarını istenilen ölçüye getirme eylemi.

Selam vermek için başını eğmek. Örn: Eli göğsünde, boyun keserek dervişçe bir selamla al

Çok üşümek. Örn: Beton döşeme bir türlü ısınmak bilmiyordu. Ve akşamlardan sabahlara ka

Dağıtıcıdaki kesici uçlardan devingen olanını taşıyan ve dağıtıcı dingil üzerindeki bu

Çiçek açmak. Örn: Ovalar, dağlar tepeden tırnağa çiçeğe kesmiş, bütün dünya çiçek k

Tkz. çok üşümek. Örn: Ayağının çivi kestiğini ancak o zaman fark etti. -H. Taner.

DNA da mutasyonlar sonucu oluşan nükleotit değişimleriyle (hastalığa sebep olmayan), kesme enz

DNA'yı belirli noktalardan tekrarlanabilir şekilde kesen ve bakteri suşlarından izole edilen Bam

İncelenecek hücre ve dokudaki lipitler ya da diğer maddelerin korunması için tespit edilmiş ya

İncelenecek hücre ve dokudaki lipitler veya diğer maddelerin korunması için tespit edilmiş vey

Bir çemberde iki yarıçap ile bunların çember üzerinde ayırdıkları yaylardan biri arasında

Elektrik enerjisinin akışına engel olmak.

Kimseyi ilgilendirmeyen işleri kendi kendine karar verip yapmalısın.

Satılan bir şey için fatura düzenlemek.

Herhangi bir amaç için yiyeceğinden kısıntı yapmak, boğazından kesmek, tasarruf etmek.

1) çocuğun göbeğiyle etene arasındaki damar örgüsünü kesmek 2) mec. birini çok eskiden ber

Argo çalışmadan vakit geçirmek, vakti boşa harcamak. Örn: Bu adam bir gün doğar, fena bir a

İlişiğini kesmek. Örn: Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını

Tkz. gücünü tüketmek, bir daha düzelemeyecek bir duruma getirmek. Örn: Bunlar dişlerine kest

Bir kimse veya şeyle bütün bağlarını koparmak, ilişkisi kalmamak, alakayı kesmek. Örn: Ço

Hiçbir ilgisi kalmamak, bağlantılarını koparmak.

Size kötülük yapmış olan bir kimseden başkasına zarar vermekle o kimseden öç almış olmazs

Sözleşmek. Örn: Dostumla da kavil kestim / Yalan çıktı ona küstüm -Halk türküsü.

Ücret, faiz, kira ve serbest meslek gelirlerinden alınacak verginin, gelirin oluşması sırasınd

Gereksinim duyduğu yardım, başkalarınca esirgendiğinde işini kendi görmek.

Klasik balede küçük ara adımı.

Bıçak ya da testere ön yüzeyinin, işlenen gereçle yaptığı açı.

Testere ile kasilen ağaçta, talaş olarak çıkan bölüm. Kayıp gereç.

DNA kesme enzimi (restriksiyon enzimi) ile kesme yerlerini gösteren düz bir hat şeklindeki DNA di

Bir aracın kesici ağzının, genellikle saniye olarak kabul edilen zaman biriminde aldığı yol.

Özel adlara, gerçek kısaltmalara, sayılara getirilen çekim eklerini ayırmak, iki kelimenin bir

Bir tahtayı, kağıdı ya da buna benzer şeyleri kesip ikiye bölen sirk kırbacı.

Dar parçaların uçlarını alıştırmak üzere 45° ya da 90° keserken yararlanılan, ağaçtan

Antakya yöresinin az yağlı, tuzlu geleneksel peyniri.

Kesme işlemlerinde kullanılan ve takım çeliklerinden yapılan araç takımı.

Kesme takımı yapımında kullanılan çelik.

Eski hattatların kâğıdı kesip oymak yoluyla oluşturdukları yazı.

DNA üzerinde, belli bir DNA kesme enziminin (restriksiyon enzimi) kestiği belli bir dizinin bulund

(Resim) Gölge görüntü tekniğinde kullanılan içi oyulmuş teneke ya da karton kalıp.

(Resim) Bir nesnenin kâğıt üzerine düşürülen gölgesini çevre çizgisiyle sınırladıktan

Sert ve öfkeli kişi yanındakilere zarar vermez.

Sözü uzatmamak. Örn: Ahmet Kerim annesiyle kısa kesmek istediği konuşmalarını hep kapıdan

Bıçak veya kesici bir aletle acımaksızın yaralamak veya öldürmek.

Kör bıçak işe yaramaz ama insanın elini keser iş bilmeyen kadın da çok konuşmaktan başka b

Korkmak. Örn: Ürkek ürkek dolaşıyordu evin içinde. Tepeden tırnağa korkuya kesmişti. -Y. K

Kulağı sıkıştırmaya yarayan iki şubesi bulunan, uçlarından vidalarla sıkıştırılan, bu

1) tesis veya kuruluşun açılış töreninde gerilen şeridi iyi dileklerle kesmek 2) herhangi bir

İnsan onuruna düşkün olup ilişkisini kestiği bir yerden veya kimseden herhangi bir yarar elde

Söyleyeceğini kısa veya özet olarak belirtmek, az ve öz konuşmak.

Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermeden araya girmek. Örn: Vedia yine feylesofun lafını k

Susmak. Örn: Sanki görüşmemiz münasebetsiz bir safhaya girmişti de ister istemez lakırtıyı

1) yolunu kesmek 2) akarsuyun akmasına engel olmak.

1) para basmak 2) mec. çok para kazanmak. Örn: Büyük para kesiyor, yeni yeni bilezikler alıyor

1) ilgiyi kesmek 2) bir şeyi yapmaktan vazgeçmek. Örn: Ben postayı kestim, artık toplantılara

(Argo): Rolü düşünmeden, ölçü dışına çıkarak ve kendi göriinüşünü ön plana alarak

Rolü, oynanması gereken ölçüden daha abartılı, gereksiz ve aşırı sert vurgulamaları ve du

1) görünüşe göre hüküm vermek 2) gösteriş yapmak. Örn: Hayati ortaya atılır, tosunca ra

(Argo) Bir rolü gerektiğinden daha büyük ölçüde, abartarak, yapay bir konuşma ve aşırı ha

Bir rolü gereken ölçüden daha abartılı, aşırı jestler ve söz vurgulamaları ile oynamak.

Yalan, uydurma söz söylemek veya içten olmayan davranışlarda bulunmak.

Bir şey çok heyecan veya korku vermek. Örn: Adımı Türk Yurdu dergisinin kalın, kırmızı ka

Genellikle evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek. Örn: O evlenmek üzere söz kesmiş, işi

1) konuşmasını bitirmeden susmak 2) başkasının konuşmasını önlemek.

Biri konuşurken söze karışıp onun konuşmasına fırsat vermemek. Örn: Birkaç söz daha söy

Sulanmak. Örn: Bu yoğurt su kesmiş. Bu karpuz dura dura su kesmiş.

Yavrunun emzirilmesine son verilmesi.

Emzirmeye son vermek. Örn: Fadime'yi aldım götürdüm, kaynanamın odasına bıraktım, sütten

İşin aslı üzerinde kesin bir şey söyleyip ayrıntılarını konuşmaya gerek duymamak.

Bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.

Bir şeyin yanlarını diş diş kesmek.