1) bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak 2) pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başla

Etkisinde kalmak, o şeyin çekiciliğinden kurtulamamak.

Yakın olmadığı ve sık sık uğranılması gerekmediği hâlde bir yere çok sık gitmek.

Yanına çok sık gitmek. Örn: Sabahtan akÅŸama kadar belki kapısını aşındıranlar elli altmÄ

Birine başvurmak. Örn: İskele memurluğu isteyen işçiler hep benim kapımı çalıyorlar. -M.

Beceriksiz ve anlayışsız kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.

Gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak.

Yabancı malları bir ülkeye serbestçe sokma politikası.

Yeniçeri ağasının görev yeri.

Topkapı sarayında içsaray ile dışsarayı birbirinden ayıran üçüncü kapı.

1) bir akıntının etki alanına girmek, akıntı ile birlikte sürüklenmek. Örn: Aralarından b

İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı'nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına i

Para olduğunda her güçlük yenilebilir.

(Mimarlık) Bir yapının zengin biçimde süslenmiş, büyük önkapısı.

Okuldan başarısızlık nedeniyle ayrılmak.

Özellikle etçillerde, dudak iç yüzünde mukoza üzerine parmakla basınç yapılarak iskemi sağ

Bir sermaye malı ya da gelir getiren tahvil veya hisse senedi değerinin, gerçek değerinden daha

İş işten geçtikten sonra önlem almaya kalkışmak.

Bir erkek, karısının malından yararlanmayı düşünmemelidir.

Sonuç bakımından fark etmemek, aynı sonuca varmak. Örn: Talihin aşırısı da insanı eninde

Haremağalığında bir aşama. bk. haremağası.

Kenelerde ağız organellerinin (keliserler) bulunduğu apikal bölge.

Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tut

Bir ÅŸeyin, bir kimsenin çekiciliÄŸinden kurtulamamak. Örn: Durup durup başıma gelenlerin büyÃ

Genellikle iki kuşak üzerine tahtaların çivi ile tutturulması yöntemiyle yapılan basit kapı.

Kimseye kötülük yapma yoksa onlar da sana aynı kötülüğü yaparlar.

Tek ya da çift kanatlı olan, özel menteşesi yardımı ile içe ve dışa doğru açılabilen kap

Çok çabuk yer değiştiren bir şeyin durumunu anlatan bir söz. Örn: Sizin sevgili bir yerde du

1) elektrik akımıyla çarpılmak 2) suyun akışı içinde kalıp sürüklenmek 3) bir eğilim, bi

Bir duygu veya bir inanışın etkisiyle aşırı ölçüde coşup kendinden geçmek. Örn: Cezbeye

Üst üste kapanan, ya da birbirine vidalanarak kullanılan, yalıtma özelliği üstün iki katlı

Yetkililerce, yolcu ve malların yurt dışına çıkmasına izin verilmiş olan belli yerlerden her

Osmanlı devleti Maliye bakanlığı.

Çok korkmak. Örn: Ev sahibi dehşete kapılmış gibiydi. -T. Buğra.

1. Doğumu mümkün olmayan dölütün başının kesilip çıkarılması. 2. Bir kemiğin yuvarlak

Her nesnenin kendisine özgü nitelikleri, kendisinden ayrılmayan özellikleri vardır.

Yüksek makam sahibi kimselerle ilgisi olanlar durumlarının gerektirdiği özveriyi göze almalıd

Yüksek makam sahibi kimselerle ilgisi olanlar durumlarının gerektirdiği özveriyi göze almalıd

Özel kesimde olduğu gibi devletin üretim araçları mülkiyetine sahip olup piyasa koşullarında

İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak.

İskelet adı verilen çerçeve biçimindeki çatkının iki yüzüne ince plakalar yapıştırarak

Üç ya da dört kanatlı olan ve düşey ekseni çevresinde dönerek geçiş sağlayan kapı.

Yeniçeri efendisinin görev yeri.

1. Özgür bir eksiciği, bir öğeciğin ya da bir özdeciğin yakalamasıyla bir eksi üşer oluş

Yabancıya muhtaç olmak. Örn: Başından nasıl bir sergüzeÅŸt geçmiÅŸti de böyle el kapılarÄ

anat. Caput costae üzerindeki eklem yüzleri.

Spermatozoonun baÅŸ kısmında nükleusun ön kısmını takke biçiminde örten ve fertilizasyon sÄ

Yolcu ve malların yurda girmesine ilgililerce izin verilmiş olan belli yerler.

Bir ülkenin gümrük yasaları uyarınca mal ve yolcu giriş ve çıkışlarına izin verilmiş yer

Bir ülkenin gümrük yasaları uyarınca mal ve yolcu giriş ve çıkışlarına izin verilmiş yer

Büyüklenmek, gururlanmak. Örn: Sataşmalarını artırıyor ve yersiz bir gurura kapılıyordu.

Sanayide mülkiyetin, hisse senedi alımları aracılığıyla orta ve düşük gelir grupları dahi

Defetmek, kovmak. Örn: Bir adamı hiç sormadan, etmeden böyle han kapısından teğelti atar gib

Hayallerin etkisi altında kalmak. Örn: Yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmet

Aşırı derecede heyecan, coşku duymak. Örn: Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kol

Duygusal davranmak. Örn: Ona mantık ve kıyaslarını yaparken, hissine ve taassubuna kapılmamas

Aynı sonuca varmak, aynı sonucu doğurmak.

Çekirdeksel bir yapının dıştan bir ılıncık yakalaması.

Kimmelstiel-Wilson düğümcükleri.

Bir çekirdeğin ılıncık kapıp gamalar ışıması.

Tavla oyununda bir haneye üst üste iki pul getirmek ve o hanenin karşı oyuncu tarafından kullan

Bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak.

Bir insan evinden pek uzağa gitmese bile evden ayrıldıktan sonra kendini gurbete çıkmış gibi

Osmanlılarda vali ve komutanların resmî dairelerinin kapısını da bekleyen çavuş.

Osmanlı devlet örgütlerinde ayak işlerinde, özellikle postacılık görevinde kullanılan kimse

(Mimarlık) Ahşap yapılarda kapıların iki yanında konulan ağaç direklerin her biri. a. bk. di

Kovmak, dışarı atmak. Örn: Sizin hepinizi kapı dışarı edecekler. Çünkü kaçak işçiye m

1) iri vücutlu (kimse) 2) dayanak noktası güçlü, sağlam olan. Örn: İçlerinden biri atında

Sadrazam, vezir, eyalet valileri, beylerbeyleri ve daha baÅŸka devlet büyükleri yanında hizmet gÃ

Kızlarağasının sadrazam kapısındaki işlerini yürütmekle yükümlü görevli.

Taşıt kapılarının, aracın içine bakan yüzünü örten, genellikle plastikten yapılmış yü

Taşıtlarda kapı çerçevesi üzerinde bulunan ve kapının açılıp kapanmasıyla içaydınlatma

Dolu kapıda, üzerine kontraplak yapıştırılacak, çerçeve biçimindeki çatkı bölümü.

1) ev ev gezmek 2) bir yerlere sürekli girip çıkmak. Örn: Elbette öyle ama sen böyle panik hÃ

Osmanlı egemenliği altındaki beyliklerin, yabancı devletlerin, eyalet valilerinin, vezir ve beyl

Kapıları açıp kapayan kol.

İstanbul kadısının bir naibince yönetilen, özellikle karı-koca anlaşmazlıkları davalarına

Kapı mahkemesi başkanı olan yargıcın sanı.

1. Kapıçuhadarı yamağı. 2. Elçiliklerde çevirmen yardımcısı.

Sarayda kapı hizmetinde bulunan hadımlara verilen ad.

Yeniçerilere, her yedi yılda bir kez ocak askeri olduğunu gösterir mühürlü ulufe kâğıdı v

Dekorda kapı görevi için kullanılan pano.

(Mimarlık) Anakapıların önüne yapılan bir ya da üç yüzü açık, sütun ve kemerler üzerin

(Mimarlık) Kapı üstlerine konulan eğik saçak biçimindeki örtme.

(Mimarlık) Anıtsal anakapıların üzerine konulan ve bir taç gibi duran kapı tepeliği. Örn. S

anat. Karın boşluğunda bulunan tek organların toplardamarlarının birleşmesiyle oluşan ve bes

(Mimarlık) Evlerin dış kapısını yüksek göstermek için, kapı üstündeki boyunduruk üzerin

(Mimarlık) Kapıların yan duvarlarını birbirine bağlayan beton ya da ağaç kiriş. a. bk. boyu

(Süsleme) Camilerin ve evlerin kapıları üzerinde bulunan taÅŸ, aÄŸaç, ya da madenden yapılmıÅ

1) bir şey istemek veya söylemek için karşısındakini önceden başka sözlerle hazırlamak. Ö

Yeniçeri subaylarından birinin sanı.

1. Av dışında padişahın yanında bulunan içağaların en büyüğü olan görevli. 2. Sadrazam

Eyalet valileri ve sancak beylerinin halktan topladıkları, önceden belli olmayan ve saptanmamış

Topkapı sarayında, tutuklanan devlet büyüklerinin kapatılması için ayrılan Ortakapının iki

Osmanlı devlet örgütünde saray kapılarını bekleyen görevli sınıfı.

Topkapı sarayında, ilk ve orta kapıları bekleyen kapıcıların en yüksek buyurucusu.

İçeri girememek. Örn: Anahtar bendedir. Onlar sonra kapıda kalırlar. -M. Ş. Esendal.

Geri döndürmek, kabul etmemek. Örn: Fakat görücüleri de kapıdan çevirmeyi doğru bulmuyordu

Yüzsüz, arsız kimseler için söylenen bir söz.

(Mimarlık) Eski kale ve saraylarda, iki yanında korunma kuleleri bulunan anıtsal anakapı.