1) çok yanaşmak, iyice sokulmak 2) hayranlıkla, büyük bir zevkle seyredip dinlemek.

Bir kimsenin buyruğu altında bulunmayı kabul etmek.

Sevgi ve ilgisini kazanmak. Örn: Tevfik Bey'in gözüne girdiÄŸini de etraflıca anlattı. -T. BuÄ

1) birisi için haksız olarak kötü düşünmek, kuşkulanmak. Örn: Ne yazık, günahına girdim

Kolunu birinin koltuğu altından geçirmek. Örn: Koluna iki polis girmişti. -R. N. Güntekin.

Bir kimsenin özel hayatını öğrenecek kadar ona yakın olmak. Örn: Türkünün bir tarafında

Elindeki imkânları kullanarak birinin hoşnutluğunu kazanmak, birini yola getirmek ve düşüncel

Yakınlık kurarak ona düşüncesini aşılamak.

Kadın biriyle evlilik dışı ilişkide bulunmak.

Düşüncesini değiştirmesine yol açmak. Örn: Nezihe ne yapıp yapmış, genç zabitin zihnine

1) bağlantı kurmak 2) yakınlaşmak 3) cinsel ilişkide bulunmak.

... bir duruma gelmek. Örn: Hastalık tehlikeli bir hâl aldı.

1) kuraya tabi olmak. Örn: Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve Başkan Vekili ad çekmeye girmezler

Daha önce toplumda önemli bir yeri veya özel bir değeri yokken artık kendisine önem ve değer

Kişi çok sevdiği şeye yalnızca özlemini çekmekle kavuşamaz, onu elde etmenin yollarını bul

Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.

1) ameliyat işlemlerini gerçekleştirmek 2) ameliyat olmak.

İki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek.

Arada kırgınlık oluşmak. Örn: Hiç cevap vermedi, ağlamaya başladı ama aramıza soğukluk g

1) iki kişinin arasındaki bir işe karışmak 2) iki kişiyi uzlaştırmaya çalışmak 3) bir iş

Arpa öğütme yan ürünleri.

Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir ÅŸey verilmesini kabul eden sözlü anlaÅ

İçinden hiç ağaç kesilmemiş, sık ve gür (orman, koru).

Eşlek bölgesinin sıcak ve her zaman nemli iklim koşulları altında gelişmiş olan katmanlı, t

Sıkıcı, üzücü bir durumla karşılaşmak. Örn: Bir keresinde başı polisle belaya girmişti

Sıkıntılı bir duruma düşmek. Örn: Ä°liÅŸkilerdeki rol dağılımını sürekli karıştırdÄ

Beklenmedik bir bela ile karşılaşmak. Örn: Çattık belaya, ne ister bu adam benden canım, şa

Herhangi bir konuda birisini yönlendirmek, ikna etmek.

Birbirine benzeyen birçok iş yapmak, sürekli olarak düşünce değiştirmek.

Şimdiye değin görmediği şaşılacak yeni bir şeyle karşılaşmak. Örn: Ah anacığım bir y

1) karışmak 2) iplik vb. dolaşmak, çözülmeyecek duruma gelmek 3) mec. kavga etmek, dövüşmek

Bern Birliği Sözleşmesini imzalamamış bir ülkenin uyruğu olan yazarlar.

Başkasının baskısı altında kalmak.

Buğday tanelerinin değirmende işlenmesinde yan ürün olarak ortaya çıkan maddeler.

Bir şeyin senin olduğundan kuşkun kalmaması için gereken bütün koşullar gerçekleşmelidir.

Bir kimse baÅŸka bir kimsenin isteklerini ister istemez yerine getirmek zorunda olmak.

Buzul içindeki silindir kuyu.

Öğütmeyi çekiç tabir edilen ve çoğunlukla hareketli olan çelik parçaların öğütülecek m

Birbirinin sözünü keserek susmamacasına konuşmak. Örn: Arif gibi bir adamla çene yarışına

Bir iÅŸ çözümlenemeyecek, içinden çıkılmayacak bir duruma düşmek. Örn: Kıbrıs sorunu, Å

Dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zorlu ve perhizli döneme girmek.

Argo karşısındaki kişiyi en fazla etkileyebilecek noktadan konuya girmek.

Birinin hoşlanacağı şeyler yaparak kendisini ona sevdirmek.

Aileye güveyi olarak katılmak. Örn: Öyle bir aileye damat girmek isterim. -H. Taner.

Karı koca gibi, iş ortağı gibi birlikte yaşayacak, birlikte iş görecek kimseler arasında kar

En ağır şartlarda bütün güçlükleri yener.

Yem ve yem unsurlarının işlenmeleri sırasında meydana gelen ince yem parçacıkları.

Tane veya tohumlardan kuru öğütmeyle un, yaş öğütmeyle nişasta, insan gıdası veya endüstr

Başka bir yerden gelen kimseden, geldiği yerle ilgili, küçük de olsa bir armağan beklenir.

Bir şeyden birçok kimse yararlanacaksa herkes geliş sırasıyla işini görmek üzere beklemelidi

Bu işin masrafını karşılayacak para nasıl kazanılıyor.

Yarışma, sınav vb.nde üst sıralarda yer almak.

İçinden çıkılması güç bir sorunla uğraşmak zorunda kalmak.

En büyük mutluluk ve zenginlik, çocuk sahibi olmak en gerekli mal, tahıl en değerli mülk, değ

Disiplinli bir biçimde yaşamaya başlamak. Örn: İnsan hoşlandığı işte hamaratlaşıyor, ge

İşi yapacak olanda yeteri kadar güç bulunmadıkça başkalarının küçük katkılarıyla süre

Asla bırakılmayacak, vazgeçilmeyecek bir durumda olmak. Örn: Artık ok yaydan çıkmış sayıl

Evlenmek. Örn: Yaşları daha genç görünüyor fakat buralarda yapılan ilk iş eli ekmek tutar

İnce telleri, bir eksen çevresinde dolayarak demet ya da halat yapma işlemi.

Ä°nsanlar bir araya gelmeden yaÅŸayamazlar, birbirlerine yardım etmeden baÅŸarıya ulaÅŸamazlar deÄ

Başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamış kimse, kendi gü

Ä°steÄŸine aykırı olarak bir baÅŸkasının evine girme ya da iyesinin isteÄŸi ile girdiÄŸi halde Ã

Sindirim sonunda fazlaca üretilen karbondioksit ve metan gazlarının ağızdan dışarı atılmasÄ

Çoğunlukla sinirli kimselerde görülür. Bunlar yemeklerde haddinden fazla hava yutarlar. Ayrıca

Her eve gelin girmeyebilir ama ölüm kesinlikle girer.

Gelinle damat düğün gecesi bir araya gelmek.

Bir tiyatroya giriş için ödenen ücret.

Tiyatroya girmek için ödenecek para (duhuliye).

Bir gökcisminin başka bir gökcisminin gölgesine girmesi.

Sinema salonlarında bir film oynamaya başlamak.

Davranış ve yetenekleriyle ilgi ve önem kazanmak. Örn: O fırsatta onu yererek göze girmeye ç

Uyuyamamak, uykusuz kalmak. Örn: Uykum kaçınca aklım bir şeye takılır ve o takıntıyı savu

Dinî bakımdan suç sayılan bir iş yapmak. Örn: Ben bunu kitaplıkta saklayarak günaha giriyor

Kafasını dinlemek isteyen kimse, gürültülü patırtılı işlerde görev almaz.

1) erkek, evlenmek. Örn: Kostüm yeni, potinler yeni, gömlek yeni. Güveyi mi giriyorsun çapkın

Herkesin kendi yaşayışı ile ilgili bir derdi vardır, bir kişinin derdi ötekininkine benzemez.

1) çalışmaya başlamak. Örn: Hattın hizmete girişinden az sonra savaş başladı. -A. Kutlu.

Karısının ailesinin evinde oturmak üzere evlenmek. Örn: O, zengin bir eve iç güveyisi olarak

1) karmakarışık olmak 2) uygun bir biçimde birbirinin içine girmek 3) kaza sonucu araçlar birb

1) bir iş veya alışverişte zarar etmek. Örn: Bu işte bir milyar lira içeri girdim. 2) hapse

Karşıt iddialarda bahse girişmek. Örn: Balkonda yan yana oturmuş, bir yandan tutulan Ay'ı izl

Kimsenin bulamayacağı bir biçimde gizlenmek, saklanmak.

Hac görevini yerine getirmek üzere ihram giymek.

İmece yoluyla yapılacak çalışmaya katılmak. Örn: Gençlerle imeceye girme gücü yitirilmedi

1) bir düşünce aklına uygun gelmek 2) birini bir iş yapmaya kandırmak.

1) çok aptal veya inatçı olmak 2) önemsememek.

Argo 1) aldatılıp kendisinden çıkar sağlanmak 2) hapse girmek.

Çıkar sağlamak için her duruma uymak.

Genellikle yarışma öncesi, yarışmaya gerektiği gibi hazırlanmak.

1) birini öldürmek veya öldürtmek. Örn: Kanıma gireceksiniz ama ne yapalım siz sağ olun. -R

İçinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek. Örn: Onlar beni kapana koyacaklarını san

Bir işi en uygun zamanı gelmeden yapma.

1) bir ÅŸey yapmaya zorlanmak. Örn: Ben kayıt altına giremem. 2) davranışları sınırlandırÄ

Bir yarar veya çıkar sağlamamak. Örn: Bunda benim keseme bir girecek yok ki sana yalan söyleye

1) giysi değiştirmek 2) sık sık düşünce değiştirmek.

1) kısa bir zaman içinde çok sayıda ölmek. Örn: Bu yıl sığırlara kıran girdi. 2) bir şe

Evlenmek. Örn: Nihayet sonbaharın yağmurlu, serin bir günü koltuğa giriyorum. -Ö. Seyfettin.

1) duyma, anlama ve hareket yeteneklerini yitirerek yarı ölü duruma gelmek, kendinden geçmek 2)

Söylenilen sözlere önem vermemek, söylenenleri anlamamak, benimsememek.

Bireyin, yaşamı boyunca içinde bulunduğu kültürel ortamın isteklerine, doğrularına uyacak b