Bir işi yapacak güç ve yeteneği kendinde bulamamak.

Kadın ilk cinsel ilişkiyi o erkekle kurmuş olmak.

Herhangi bir üzüntü veya zor durum dolayısıyla o şeye değer verecek durumda bulunmamak.

Birdenbire, istemeden görmek. Örn: Tam kapı yanında bir sütçü dükkânı gözüme ilişti. -

1) şiddetli ışık sebebiyle gözü iyi göremez duruma getirmek 2) mec. aşırı biçimde etkilen

Bir şeyi ele geçirmek isteği beslemek. Örn: Allah bilir, milletvekilliğinde de gözü vardır.

1) bir şeye sahip olmayı istememek 2) heves beslememek, fazla önem vermemek. Örn: Giyinip kuşa

Bir şeye sürekli olarak bakmaktan kendini alamamak. Örn: Ateşoğlu, bir yandan da gözlerini de

Yerine koymak. Örn: Kardeş gözüyle bakmak.

Dikkati çeken bir şeyden bakışlarını ayıramamak. Örn: Gözleri başka bir sahifenin ortalar

Bir şeyi istemeden görmek, elinde olmayarak bakmak.

Bir şeye aşırı ilgi göstermek, önemle bakıp korumak. Örn: Doğru, hakları vardı, koskoca

Tkz. 1) bazı zorunlu durumlarda zararı istemeyerek kabullenmeyi anlatan bir söz 2) gereksinim duy

1) beceriksizce davranmak, zarara uğratmak 2) tkz. iyisi dururken en kötüsünü seçmek.

Güvenmemek. Örn: Azarlayıp adam olmazsın sen nafile... Gözüm hiç su içmiyor senden. -O. Kem

Birinin her davranışını hoş görmek.

Bir işi yapabilme konusunda kendisine veya başkalarına güvenmek. Örn: Şimdi Murat dağlarınd

1) bir işi yaparken kendine veya başkalarına güvenmemek 2) beğenip seçememek. Örn: Kendi dey

Güvenmek, beğenmek. Örn: Bu genç çocukla bu üstü başı oldukça eski ihtiyar adamı gözü

bana görünmesin, yüzünü görmek istemem anlamında kullanılan bir söz.

Doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmek.

Yanında, yakınında. Örn: Çocukluğundan beri onun bir siniri de aydınlıkta başkasının gö

Sevgi ve ilgisini kazanmak. Örn: Tevfik Bey'in gözüne girdiÄŸini de etraflıca anlattı. -T. BuÄ

Görüşünü değiştiren bilgi vermek, uyarmak.

Yıldırmak. Örn: Şimdiden gözünü korkutmazsan ileride büsbütün başa çıkılmaz bu bacaks

1) bir kimsenin üstüne titremek 2) buyruÄŸunu yerine getirmeye hazır bulunmak 3) bir arzunun gerÃ

Bir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bilgiler vermek.

Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.

Yaptığın işlerde uyanık davranmazsan çok kötü durumlarla karşılaşır, gözünü dört aç

Yoksulluk insanı öldürmez ama türlü türlü üzüntü ve sıkıntı içinde yıpratır.

Yoksul insanla ilgilenmek ancak ona yardım etmekle olur.

Kişinin tek düşüncesi, yaşaması için gerekli olan şeyi elde etmektir.

Tutkulu olduÄŸu konuda insan doyumsuzdur, yetinmek bilmez.

Çok acıkmak. Örn: Bu akşam açlıktan gözü dönmüş bir hâlde bir evin mutfağına girmişt

Öfkelenerek veya kızarak ağır sözler söyledi.

İş sahipleri denetimlerini sürekli yaparlarsa işler yolunda gider.

Ana babalar çocuklarına, mal sahipleri de mallarına iyi bakarlarsa iyi sonuçlar alınır.

Çalışanlarını gereği gibi yöneten ve çalıştıran kişi iyi bir yöneticidir, sözünün er

Bir kişinin tutum ve davranışları, o kişide birtakım eksiklikler bulunduğunu gösterir.

Öfke ile, sonunu düşünmeden ağzına gelen bütün ağır sözleri söylemek. Örn: Fakat bu in

Borçlu olmaktansa alacaklı olmak iyi bir şeydir.

İnceden inceye gözden geçirmek. Örn: Şimdiye kadar pek alıcı gözüyle bakmamıştı. -S. F.

Tanrı kimseyi kimseye, en yakınlarına bile muhtaç etmesin.

Argo çok kurnaz, çok açıkgöz, dalavereci, hinoğluhin.

Geçen bir olaydan ders alındığını anlatan bir söz.

Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.

Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenl

İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insa

İlkbaharda bitkilerin, örneğin bağ üzümlerinin körpe sürgünlerini törpüleyip yiyerek, tar

Karından ayaklılar (Gastropoda) sınıfının, akciğerli salyangozlar (Pulmonata) takımından, 3

(Helix pomatica) Karından-ayaklılar (Gastropoda) sınıfının akciğerli-salyangozlar (Pul-monata

Karından ayaklılar (Gastropoda) sınıfının, akciğerli salyangozlar (Pulmonata) takımından, 1

(Cepaea hortensis): Karnından-ayaklılar (Gastropoda) sınıfının akciğerli-salyangozlar (Pul-mo

Sinema Genellikle f 8'lik bir ışık düzengeci açıklığında 180 derecelik bir açıyı kapsaya

Belirtilen istekleri içtenlikle yapmayı kabul etmeyi anlatan bir söz.

Bir işi kötü yapmak, bir işi istenildiği gibi yapmamak.

Başa gelecek bir belayı savmak veya önlemek için yapılan bağış, özveri. Örn: Bir herif ç

Bekâr erkek, evlenme istek ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göreme

Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.

Aralarında aşırı geçimsizlik olmak.

Kendisini yetiştiren kimsenin malına hıyanet eden, el uzatan kimse cezasını bulur.

Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.

1) soğuk küçücük bir delikten bile girebilir ve rahatsızlık verebilir 2) bazı küçük olayl

Zengin, işi yolunda kimse yoksulların hâlinden anlamaz.

Ölmeden önce görmek. Örn: Seni dünya gözüyle bir daha görmeyi nasip edene şükrolsun. -Y.

Büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içinde olmak.

Uzun süre bekledi ancak sonunda isteğini elde etti.

1. Raf olarak kullanılmak üzere duvar içine açılmış oyuk. 2. İçine heykel yerleÅŸtirilen, Ã

İnsan hiçbir şeyi incelemeden, gözü kapalı biçimde almamalıdır.

Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.

Yiyecek veya imrenilecek bir şeyi görene o şeyden vermek gerekir.

1) sürekli denetimi altında bulunmak 2) unutmamak, olduğu gibi hatırlamak. Örn: Hızla açıla

Görülmek, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmak. Örn: İstanbul'a bu yükseklikten bakılı

Fark ettirmeden gözlemek, belli etmemeye çalışarak başını çevirmeden yandan bakmak. Örn: K

YoÄŸun sis, duman, toz vb. sebeplerle hiçbir ÅŸey görülememek. Örn: Tezek dumanında göz gözÃ

Bir kişi veya şey değerini yitirmek, rağbet görmemek. Örn: Muhtarın oğlu bu hasta köpekler

Dalgınlıkla görmemek. Örn: Fikirleri dağınıklıktan kurtarmak için, özüne irca etmek ve o

Görülmemek, farkına varılmamak. Örn: Emeğinin ve cesaretinin gözümden kaçmış bulunmasın

Hırsızlıkta çok becerikli, çok usta olmak.

Dikkati bir yerde toplanmak. Örn: Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kap

1) iyiyi kötüyü veya kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek. Örn: Mektepten, kitaplardan

Aşırı bir isteğin, öfkenin etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek. Örn: Teşebbüs,

1) güçlü bir ışık sebebiyle göz bakamaz olmak. Örn: GüneÅŸ hiç olmadığı kadar parlaktÄ

1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek. Örn: Duvar tarafına doğru bir adım atarak evet

1) gözünde hafifçe şaşılık bulunmak 2) istemeyerek bakıvermek. Örn: İstemeye istemeye gö

Göze hoş görünmek. Örn: Kadıköy'den Fenerbahçe'ye kadar olan saha, gözleri okşayan bağla

1) kıskançlık sebebiyle herkesin ilgisini çekmek. Örn: O, dükkânı sana vereyim, dedi, ben i

Gerçekleşmesini çok istediği bir dileğine erişmeden ölmek.

Fırsattan yararlanmak, kurnazca davranmak.

1) önceden iyi göremediği bir şeyi sonradan görür olmak 2) mec. bir şey ilk etkisini yitirmek

Bir işi becerebileceğine inanmamak, yadırganmaz olmak.

Bırakılan bir şey veya kimse ile ilgili tedirginliği sürmek. Örn: Benim gibi bir adama teslim

1) bağlanmak, tutulmak 2) büyülenmiş bulunmak.

Gözü bir noktaya dikili olarak dalgın dalgın bakmak.

Uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakışlar dolayısıyla kötü

Çok istenen bir şeyin yeterli miktarı elde edildikten sonra daha çoğunu istememek.

Öfkeden gözü hiçbir şey görmez duruma gelmek.

Hiç kimseye, hiçbir şeye önem, değer vermemek. Örn: Bir kere fevri, hemen parlar, kızınca g

1) görmez olmak 2) belli bir şeyden başka bir şeyle ilgilenmemek 3) öfke sonucu en kötü şeyl

İyi insan olmadığı bakışından belli oluyor.