Öklit n-uzayındaki birim açık yuvara ilingesel eşyapılı olan ilingesel uzay.

Tanrı kimseyi kimseye, en yakınlarına bile muhtaç etmesin.

(Yun. amoibe = değişme): Süngerlerde dermal katın temel kısmı olan mezoglea içine gömülü a

Güçlü olduğunda ağır ve büyük işler yapan, büyük kazançlar elde eden kimse, güçten dü

Ayrıcalık tanımak. Örn: Annem, babam çocuklar arasında hiçbir ayrıcalık gözetmezlerdi. -A

Herkesin gözü önündeki şeye bakılması önlenemez.

Basınç denetleyici araç.

(karşılık: ünipolar nöron), (Lat. unus = bir Lat. polus = kutup): [Yun. neuron=sinir): Gövdesi

Gerek yüzey pürüzleri, gerekse bırakım sırasında oluşan gaz yuvarlar nedeniyle, bırakıntı

Çoğalma, beslenme, büyüme gibi canlılığa özgü olayları kendi başına, bağımsız olarak

Zoolojinin, bir gözeli hayvanları anlatan dalı.

(anlamdaş. Birhücreliler, Protozoa), (Yun. Protos = ilk, Yun.zoon = hayvan): Hayvanlar (Animalia)

(karşılık: Protozooloji), (Yun. Protos = ilk, Yun.zoon = hayvan, Yun.Logos = bilim): Zoolojinin b

Bir buzsul yapısının tüm bakışım özelliklerini taşıyan en küçük temel birimi.

Aldığı uyartıyı doÄŸrudan doÄŸruya kendi uzantısı ile alttaki sinir gözesine ileten duygu gÃ

Değişik iki metalin üşerli bir çözelti içine batırılması ile oluşan kimyasal tepkileşiml

Gözeneklerin çember biçiminde yığılması.

(Metazoa), (Yun. Meta = sonra, Yun.zoon-hayvan): Hayvanlar (Animalia) âleminin bir altâlemi. Doku

(karşılık): multipolar nöron, (Lat. Multus=birçok,Lât. Polus = kutup), (Yun. Neuron= sinir) GÃ

Birçok gözeden meydana gelen ve mantarlar gibi ilkel, yabanketeni, ökseotu, canavarotu gibi yüks

Birçok gözenin belli bir düzen içerisinde dokulaşıp örgenleşmesiyle biçimlenen ve solucanla

Gözün ağ katında bulunan ve alaca karanlıkta görmeye yarayan çubuk biçimi uzun duygu gözele

Baskesitte, gözeneklerin ilkbahar ve sonbahar dokularında eşit görüntü verecek biçimde dağı

(anlamdaş, dişi gamet, makrogamet), (Yun. gametes=koca, makros = büyük): Yumurtaya denk olarak k

İki seçenekli ya da iki değerli değişkenlerin çapraz ilişkisinin verdiği dört bölümlü ö

DeÄŸiÅŸik iki metal ile bir üşer çözeltisinden oluÅŸan ve ikimyasal erkeyi elektriksel erkeye dÃ

Sölenterelerde iç-ve dış-deride bulunan T biçimi gözeler olup kasılmalariyle hareketi sağlar

(anlamdaş. erkek gamet, mikrogamet), (Yun. gametes = koca, Yun.mikros = küçük): Spermatozoona ka

(karşılık: gametogonyum), (Yun. gametes = koca, Yun.gonos = döl) Eşeylik organlarında eşeylik

(karşılık: gamet) (Yun. gametes = koca): Eşeylik organlarında meydana gelip birleşerek döllen

(karşılık: gametogenez), (Yun. gametes = koca, Yun.genesis = soy) Eşeylik organlarında, birinci

Üzerine çok düşülen şeyler genellikle kazaya veya zarara uğrar.

Evrende gözleyebildiğimiz ya da gözleyebileceğimiz en uzak noktaların oluşturduğu küre yüze

Ayrı tutmak. Örn: Siz erkekler ekseriya nikâhlı kadınla nikâhsız kadınlarınız arasında b

(Yun. phos = ışık, Lat. receptus=kabul edilmiş), Işık aları göze.

Yük-süren kuvvet kaynağı olarak kullanılan göze.

Yasanın belirttiği durumlarda, temel ceza çekildikten sonra sanığın ayrıca kolluğun gözetim

(Lat. germen = tomurcuk): Farklılaşmamış gözeler yığını ya da eşeylik gözelerinin iikel b

Her iki tarafın bakışları karşılaşmak. Örn: İşte bu iki adam bir aralık göz göze geldi

(karşılık: sitostom), (Yun. kytos = boşluk, Storno = ağız): Bazı birgözeli hayvanlarda besin

Gelebilecek her türlü zararı ve tehlikeyi önceden kabul etmek. Örn: Bunlardan kaç babayiğit

(karşılık: sitopig), (Yun. kytos = boşluk,Yun. pyge=kıç): Bazı birgözeli hayvanlarda sindiri

1) aşırı derecede görünür olmak. Örn: Şöyle kenara göze batmayacak bir masaya iliştik. -

(karşılık: Sitoloji), (Yun. kytos = boşluk, Yun.logos = bilim), takım Biyolojinin, gözenin yap

Bir gözenin mayoz, mitoz ya da amitoz tipi bölünmeler göstererek ikiye ayrılması.

Dikkati üzerine çekmek. Örn: Evin nizamında Türk kadınlarının vakur zarafeti göze çarpar.

Canlılarda göze çekirdeğindeki kalıtım etkeni DNA göze ortamındaki RNA gibi dört tür özde

Davranış ve yetenekleriyle ilgi ve önem kazanmak. Örn: O fırsatta onu yererek göze girmeye ç

1) ortaya çıkmamak, ortalıkta dolaşmamak, saklanmak 2) kendisi var olduğu hâlde göz onu göre

Bir dağılım çizelgesinde her gözeye düşen gözlemlerin sayısı.

İki ya da daha çok elektrik gözesinin, elektriksel erke kaynağı olacak biçimde bağlanması.

Canlıların, yani çokgözeli hayvan ve bitkilerle birgözeli hayvan ve bitkilerin, sınırlandırÄ

Bir kimseye veya nesneye bakılmasını kimse önleyemez.

(karşılık: sitofarinks), (Yun. kytos = boşluk,Yun. pharynx = yutak): Bazı birgözeli hayvanlard

(karşılık: fagositoz), (Yun. phagein = yemek, Yun. kytos = boşluk), Yutar-göze tarafından kü

Protoplazma yığınını çevreleyen az-çok farklılaşmış yarı geçirici bir zar.

Göze zarının, alabileceği en yüksek nem niceliğini almış olması hali.

(karşılık: intersellüler boşluk), (Lat. inter=arasında, Lat. cellula=küçük göze): Gözeler

Örtü dokusunun gözeleri arasında meydana gelmiş ve gözeleri birbirine bağlayan yapılar olup

Bir dokunun gözeleri arasında bulunan o dokuya özgü Özel bir madde.

Bir dokunun gözeleri arasında bulunan sıvı.

(karşılık: ekstrasellüler), (Lat. extra = dışarda, Lat. cellula = küçük göze), Gözenin dÄ

Süngerler dışta kalmak üzere, bütün çokgözeli hayvanlarda olduğu gibi, sindirim olayının

(karşılık: intrasellüler), (Lat. intra = içinde, Lat. cellula=küçük göze), Gözenin içind

Süngerlerde olduğu gibi sindirim olayının gözeler içinde meydana gelmesi.

Sestodların çekmenleri içerisinde bulunan çekmen benzeri sığ yapı.

Gözelerden dizilmiş biçimde bir yapı gösteren.

Ağaç kesitlerinde görülen büyük ya da küçük çukurcuklar.

Epidermis dokusunda bitkilerin gaz alış verişini yapan yaprak dokusundan su buharının (terleme)

Bir özdek kütlesi içindeki mini ölçekte oluklardan her biri.

Güneş yüzeyinde görülen küçük, yuvarlak, kara lekelerden her biri. Bunlardan kimi söner, ki

Cilâlanacak ya da verniklenecek ağacın gözeneklerini doldurmada kullanılan bir tür macun.

Gözeneklerle dolu olan.

Öğeleri arasında boşluklar bulunması nedeniyle su emme, su geçirme gibi fiziksel nitelikler ta

Gözenekli olma durumu.

Bir kayaçtaki gözeneklerin tüm oylumu ile kayacın tüm oylumu arasındaki orantı.

Bir katıdaki gözeneklerin oylumca yüzdesi.

Katı özdeklerin gözenekliliğini, başka bir deyimle akışkanlarla ilgili geçirgenliğini ölç

hlk. Konjunktivitis.

Gözlemcinin bulunduğu noktadan yeryuvarlağına çizilen teğet düzlemin gökküresi ile ara kesi

Gözerimi tanımında sözü geçen teğet düzlem.

Yer ötesindeki bir gökcisminden Yeryuvarlağına çizilen teğet ile bu gökcismini Yer merkezine

Gözerimini temel düzlem alarak gökküresi üzerinde kurulan iki boyutlu (güney açısı, yüksek

Metal yapıları inceleme ve gözetlemede kullanılan ve bir dizi mercek ile yapının görüntüsü

Küçüklerin, ana babalarınca korunması ve idarenin her türlü eylem ve işleminin de yargının

Sinema Mesleğe yeni başlayan, yapımcının tam güvenini taşımayan ya da çok büyük bir yapı

Bir çalışma ya da uygulama sürecini etkinlik ve amaca uygunluk bakımından yakından denetleme.

Göz önünden ayırmamak. Örn: Onu kolla, gözetim altında tut ama bunu ona hiç belli etme. -A.

Ãœlke ekonomisine yönelik dış ticaret kaynaklı bir risk ortaya çıktığında, dışalım ve dÄ

Esnek kur sisteminde, döviz kurundaki istikrarı korumak amacıyla döviz piyasasına para yetkesin

Bütün çocukların tam ve eÅŸit olarak katılmalarını saÄŸlamak için bir öğretmen ya da yardÄ

Metalbilimin, gözetleç kullanan dalı.

Gözetleç kullanarak, metal yüzeyleri inceleme işi.

Perdeden ya da kulisten salona açılmış olan ve seyircileri gözetlemeye yarayan, yasal olmayan k

Sinema Bir gösterim odacığından salona açılan ve gösterimcinin salonu ya da görüntülüktek

Perdeden ya da kulisten salona açılan, seyircileri görmeye yarayan küçük delik.

Soyunan ya da cinsel ilişkide bulunan insanları gözetleyerek cinsel doygunluk sağlama.

Başkaları soyunup giyinirken gizlice gözetleyerek cinsel doygunluk sağlayan kişi.

Sinema Gözetimle görevli kimse.

Kara sınırlarından içeriye ya da deniz kıyılarından açığa doÄŸru, üzerinde gümrüğün Ã