Uzaklaşmak, kaybolmak. Örn: Tarzının, yönteminin piyasadan el ayak çekmek zorunda kalacağın

Bir şeyi hiç olmamış saymak, silmek, silip atmak, unutmak. Örn: Bir türlü doyamadığım hü

Üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak.

Bir iş veya çevrede yabancı olmaktan doğan güçlüklere uğramak.

Sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak, ilgiyi kesmek.

1) uğramaz olmak 2) uğraşmamak, ilgilenmemek. Örn: Ben artık öyle şeylerden elimi ayağımı

1) silahla vurmaya davranmak 2) silahla vurmak.

1) çok özlemek. Örn: Ben dört sene onun hasretini çektim. -A. Gündüz. 2) mec. gereksinim duy

Birinin her türlü isteğine, kaprisine boyun eğmek. Örn: Onca yıl gurbetin kahrını, gâvurun

Bir kimsenin çekilmez davranışlarına katlanmak.

Birinin aşırı davranışlarına engel olmak.

Birinin gözlerini kızgın mille kör etmek.

Birinin yaptığı veya birine karşı yapılan kötülüğün cezasını görmek.

1) birinin ölümüne yol açarak sevinmek 2) birini küçük düşürmek, birine zarar vermek.

1) ceza olarak kulağını tutup bükerek çekmek 2) uyarmak için hafif bir ceza vermek.

Her istediğini yerine getirmek. Örn: Ben karım için çalışıyorum. Epeyce kazanıyorum. Onun

Birinin evini barkını dağıtmak. Örn: İhmal bütün ocaklara incir diker. -Ö. Seyfettin.

Para sızdırmak, birinden birtakım gerekçelerle para almak. Örn: Şunu yaparız, bunu yaparız

Gereksiz olduğunu belirtmek için üstünü çizmek.

bir duruma eriÅŸmek için pek çok emek vermesi, çalışması gerekir anlamında kullanılan bir sÃ

Herhangi bir şeyi en iyi biçimde başarmak, herhangi bir yönüyle doyurmak. Örn: Orkestra tam b

Alışamadığı bir işte zorluk çekmek.

1) aÄŸrı, sızı duymak. Örn: Ameliyattan sonra çok acı çekti. 2) mec. üzülmek, üzüntü iÃ

Kişinin tek düşüncesi, yaşaması için gerekli olan şeyi elde etmektir.

Kazancı yetmeyen kişi, eline geçeni hemen harcar, yarını için bir şey saklayamaz.

Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntü içinde bulunmak.

Erkek evlat meyve veren ağaç gibidir, günü gelince evin geçim yükünü hafifletir.

Karşısındakini konuşturarak birtakım şeyleri öğrenmek. Örn: Ağzımdan lakırtı almak ist

Derin bir keder veya özlemle içten gelerek ah demek.

Olmayacak bir iş uğrunda boşuna çabalamak. Örn: Böyle akıntıya kürek çektiğine çok acı

Alay akılsızca ve düşüncesizce davranışta bulunmak.

İlgi çekmek. Örn: Bu sahneyi mangalın başında Havva Hanım bize kaç defa tekrar etti, hatır

Bir işi isteksizce, hatır için yapmak zorunluluğunda olmak. Örn: Benim bu angaryalarımı da b

Tıkanan, bozulan arkları temizleyip açmak. Örn: Beş gün belinin, kollarının ağrısını du

Topluluktan ayrılıp kendi başına iş yapmak.

1) eziyet çekmek, üzüntü içinde olmak 2) ceza görmek.

Herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak. Örn: Hacı Reşit'in dükkânında post kuran ort

Bir işe başlarken bismillahirrahmanirrahim sözünü söylemek. Örn: Üç dört kişi birden bes

Yazıyı temize çekmek. Örn: Dört satırlık bir beyaza çekmek için de kan terlere batar. -H.

Ãœzerindeki bıçağı birden eline alarak birine saplamaya hazırlanmak. Örn: Köy delikanlılarÄ

Ä°neÄŸi boÄŸa ile cinsel iliÅŸkide bulundurmak.

Boyamak. Örn: Kimi kirpiklerine boya sürüyordu. -R. H. Karay. Kıpkızıl bir boya çektin odanÄ

Boynuz kullanarak kan çekmek, hacamat etmek. Örn: Hastalık göğse inip ateş başlayınca yapı

1) sümüğünü çekmek. Örn: Madam, küçük bir çocuk gibi burnunu çekerek eliyle içerideki

Bir şeyi istemek, istek duymak, arzulamak. Örn: Yufka, dedim de canım bir ıspanaklı börek çe

Argo ölmek. Örn: Yarın cartayı çektim mi, kefensiz mefensiz it ölüsü gibi meydanda kalacak

Argo ölmek. Örn: Ne olacak a canım, hepimiz de ya bir kaza neticesinde veyahut kazasız olarak c

Zulüm görmek. Örn: Mektubumda yazmamış mıydım, senin yüzünden ne cefalar çektiğimi? -O.

Bir fiilin veya bir ismin çekim örnekliğini yolunca sıralamak.

Bir kitabın özdeşini yazmak ya da basmak.

Başkasının yol açtığı zararı ödemek.

Hesap tutmak amacı ile bir yere çizgiler çizmek.

1) hapiste yatmak. Örn: Hırsızlıktan üç ay ceza çekti. 2) manevi bakımdan işlenen suçun a

1) yaptığı bir kusur veya tedbirsizliğin zararına uğramak. Örn: Bu haylazlığının cezası

İçilen içkinin etkisini azaltmak veya artırmak amacıyla bir şey içmek.

Büyük sıkıntı ve üzüntü içinde yaşamak. Örn: Âşıkın olmaz mı çile çekmesi / Çile

1) bir noktayı hat biçiminde çeşitli yönde uzatmak. Örn: Yerlerinden kalkıp duvara bir çizg

1) kaçmak, savuÅŸup gitmek 2) argo ölmek. Örn: Adam bir hafta içinde cızlamı çekerse hiç gÃ

Bir işe girişmek. Örn: Yaptığım işe hâlâ şaşmaktan ve inanamamaktan vazgeçemediğim hâ

Yazı makinesiyle yazmak. Örn: İmtihanlarına çalışırken destek veriyor, tezlerini daktiloya

İdam cezası alan bir kimseyi asmak. Örn: Darağacına çekilmiş bir adam gibi göğsüm, nefes

Sahnede bulunan dekoru palangalar yoluyla sahne yukarsına çekme eylemi.

1) kuşlar uzun ve güzel ezgiler çıkarmak. Örn: Akasya dallarında bir tek bülbül uzun uzun d

Bir ÅŸeyi sonuna kadar tüketmek, bitirmek. Örn: Eline geçirince dibine darı ekmeden bırakmazsÄ

1) ask. dikkat komutunu yüksek sesle söylemek 2) mec. ilgi toplamak. Örn: Hangi konudan söz ets

Ölçüsüz, düşüncesiz konuşma yüzünden zarar görmek.

Argo nutuk verir gibi konuşmak. Örn: Adayın etnoloji kürsüsüne layık olmadığına dair bir

İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak.

Sevilmeyen veya eli sıkı olan birinden bir şey alabilmek.

Donmak. Örn: Badem ağacı, ayaz vurmaz, don çekmez, solmaz, dökülmez çiçeklerini açmıştı

Hava, suları donduracak derecede soğumak.

Bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işler

Bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak.

1) duvar örmek 2) mec. aradaki ilişkiye son vermek, görüşmemek.

Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.

Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.

Geçim sağlayacak bir iş bulmak ve para kazanmak kolay değildir.

Çok kuru bitkisel ve hayvansal maddelere üşüşen, bu arada eczanelerdeki birçok ilâca da zarar

kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu anlamında kullanılan bir söz. Ö

Doğal olarak, ekmek, peynir ve benzeri besinler üzerinde gelişen, ayrıca kimi iç örgenlerimize

Ekmek üretiminde kullanılan, Saccharomyces cerevisiae olarak tanımlanan maya, fırıncı mayası.

İnsanların kazançlarına, rızıklarına engel olanlara bir gün aynı şeyler yapılır.

İyi nitelikli işler kullanılan araç elverişsiz de olsa kolaylıkla yürütülebilir ama her iş

1) sp. güreşte, kolunu hasmın boynuna getirip başparmağı gırtlağa, dört parmağı da enseye

Geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek. Örn: İşi var, eli ekmek tutuyor. İyi çocu

Keyiflenmek amacıyla çürütülmüş tütünden yapılan tozu burna nefes yoluyla almak. Örn: GÃ

Bilgili ve görgülü kişi, iş başında ve zengin olmasa da bilgisiz ve görgüsüz kişilerin ü

1) etliye sütlüye karışmamak 2) birini tacizden vazgeçmek.

Yaptığı kötü davranışın karşılığını görmek.

Okunması âdet olan duaları ve Kur'an ayetlerini sürekli tekrarlamak. Örn: Geceleri Hüsnü'nü

Söylenen bir sözü kötü tarafından anlamak.

1) elinde fenerle önden gitmek. Örn: Fener çeken çocuk, herkese yolunu göstermek mecburiyetind

Kaçmak. Örn: Kampana vurup tren kalkacağı esnada 'fertik!' diye bağırırlardı ki 'fertiği k

1) sin. ve TV bir sinema kamerasıyla görüntüleri tespit etmek veya bir hareket ve görünüşün

1) birine zarar vermek 2) birini öldürmek 3) yaşama dönme umudu olmayan hastayı, nefes alması,

Aletle saçı kurutup biçim vererek taramak. Örn: Birkaç dakika içinde üçü üç koldan çalÄ

Sinema/TV. Fotoğraf aygıtıyla fotoğraf elde etmek.

Fotoğraf makinesiyle görüntü tespit etmek.

Tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek. Örn: Gam çekme güzel, nasılsa baharın sonu yazdır. -F. N

Sevdalı olmak. Örn: Henüz bu yaşta, zavallı çocuk gönül çekmek nedir, bir büyük adam gib