Akciğer atardamarlarının sağ karıncıktan çıkış yerinde oluşan daralma, pulmoner arter ste

Geniş kavramları olan bir sözcüğün, bu kavramlar içinden tek bir anlama bağlanabilmesi: Mal

Bir kelimedeki anlamın genel iken az çok özel bir dereceye geçmesi. "Duymak" sözünün "işitme

Kelimenin kavram ve anlam kapsamı bakımından bir daralmaya uğrayarak, eskiden anlattığı şeyi

Tüy rengi beyaz, gaga, bacak ve deri ise sarımsı beyaz renkte, çift ibikli ve kırmızı kulak l

Sıkıntıya girmek. Örn: Adamın başı dara düşünce yardımına Hayrullah koşmaz da kim koş

Para yönünden sıkıntıya, darlığa düşmek. Örn: Başınız daralırsa beni arayın.

Burun mukozasında ödem, burun kanatları felci, burun yollarındaki yabancı cisim, tümör, eksud

Çevre damarları daraltarak etki gösteren ve başlıca yüzeysel hemorajilerle mukoza konjesyonlar

Para sıkıntısına düşmek. Örn: Madam onu çocuğu gibi seviyordu. Dara düştüğü günlerde

İdam cezası alan bir kimseyi asmak. Örn: Darağacına çekilmiş bir adam gibi göğsüm, nefes

(Derleme., darlaşma, kırılma) Geniş ünlülerin yanlarındaki bazı ünsüzlerin etkisiyle darla

(I) Bazı seslerin boğumlanması sırasında ses yolunda meydana gelen daralma. ı / i, u / ü ünl

(Derleme., darlaşma, kırılma) Geniş ünlülerin yanlarındaki bazı ünsüzlerin etkisiyle darla

Özellikle üst solunum yollarının daralmasından dolayı nefes alış ve verişin sesli olması,

Bir soru çizinliÄŸinde, geniÅŸ kapsamlı konulardan giderek daha özel konulara inmeyi saÄŸlayan dÃ

Ekonomiyi soğutmak veya enflasyonu düşürmek amacıyla hükümetlerin vergileri artırarak etkin

Enflasyonu düşürmek amacıyla kamu harcamalarının kısma ve/veya vergileri arttırma gibi araç

Enflasyonu düşürmek amacıyla piyasaya doğrudan tahvil satılması biçiminde açık piyasa işl

Ses borusu sadece daraltılarak çıkarılan abanıklar ki soluğun yetiştiği kadar uzatılabildik

İçine bir şey konulacak kabın ağırlığını tartmak.

Kabın ağırlığını hesaba katmamak.

Gırtlağın çeşitli nedenlere bağlı olarak daralması, larenks stenozu, larengostenozis.

1) güçlükle nefes almak 2) mec. içi sıkılmak. Örn: Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yoku

İrisin büyüyüp göz bebeğinin daralması, miyozis.

Toplam istemi azaltmaya yönelik olarak uygulanan iktisat politikaları.

Belirli bir neden olmadan duyulan, belli bir nedene bağlanamayan, tersine başlıca niteliği belir

Sıkılmak, bunalmak. Örn: Hayvan aklıma geldikçe içim daralıyor dayı. -N. Kurşunlu.

Sıkıntı basmak, sıkılmak. Örn: Hava kararmaya yüz tutunca, içine bir daralma geliyor çocuÄ

Kötü duruma düşürmek, yalanını, yanlışını çıkarmak.

Kötü duruma düşmek, yalanı, yanlışı ortaya çıkmak.

İran’ın kuzey bölgelerinden köken alan, tüm renklerde görülebilen, et ve süt verimi yönün

Bir tarafın emek diğer tarafın sermaye sağlayarak kâr veya zararın paylaşımına dayalı olar

1) güç soluk alacak duruma gelmek veya soluÄŸu büsbütün durmak. Örn: Nefesi daralıyor, yüzÃ

Kendisine teslim edilen sermayeyi bazı koşullar ve sınırlamalar altında vekil olarak işleten s

Yemek borusu daralması.

Midenin oniki parmak bağırsağına açıldığı deliğin doğuştan veya sonradan daralması, pil

İspirtolu vernik üretiminde kullanılan bir reçine türü. Kırılgandır. Aseton, eter, etilglik

Serviks iç çapının daralması. Doğuştan veya nedbeleşmelerden kaynaklanır.

Kötü arkadaş kişiyi yoldan çıkartıp ölüme kadar sürükleyebilir ama ölümün eşiğinde o

İleriyi görememek, bakış açısı geniş olmamak.

Yanlarında geniş ünlüleri daraltma etkisi yapan bazı ünsüzlerin etkisi altında geniş ünlü

Üretra (penisin içindeki idrar ve meniyi taşıyan ince boru) o kadar daralır ki, idrarın geçme

Pürin nükleozit (adenozin) analoğu olup herpes virüslere karşı kullanılan ilaç.

Nervus vagus’un uyarımlarına veya fonksiyon azalmasına bağlı olarak yemek borusu boşluğunun

Sıkılmak, bunalmak, içi daralmak. Örn: Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izl