-
(bir Durum Birinin) Sinirine Dokunmak
Hoşuna gitmemek, sinirlendirmek. Örn: Bu söz sarhoş olmayan zevcesinin fena hâlde sinirine dok
-
(bir İşi Birinin) Sütüne Havale Etmek
İşi, beklenen biçimde yapmasını o kişinin vicdanına bırakmak.
-
(bir Şey Birinin) Aklını Başından Almak
Bir şey birini düşünemeyecek bir duruma getirmek, çok şaşırtmak. Örn: Beyim böyle latife
-
(bir Şey Birinin) Başının Altından Çıkmak
Birinin hilesiyle yapılmak. Örn: Anlaşıldığına göre bu iş Saniye'nin İstanbullu anasını
-
(bir Şey Birinin) Belini Bükmek
Çaresizlik içinde bırakmak. Örn: Şu kör olası işsizlik belimi fena hâlde büküyordu. -H.
-
(bir Şey Birinin) Boyunu Aşmak
Kişinin gücünün, yeteneğinin, yetkisinin üstünde olmak.
-
(bir Şey Birinin) Gözünde Olmamak
Herhangi bir üzüntü veya zor durum dolayısıyla o şeye değer verecek durumda bulunmamak.
-
(bir Şey Birinin) Gücüne Gitmek
Gönlü kırılmak, onuruna dokunmak. Örn: Bugünkü hâlimizle tabiatın sırlarını kavrayamaya
-
(bir Şey Birinin) Tuhafına Gitmek
O şeyi tuhaf bulmak. Örn: Ömründe bu kadar tuhafına giden söz işitmemiş olduğunu söylerdi
-
(bir Şey Birinin) Zıddı Olmak
Bir şey birini tedirgin etmek, hoşuna gitmemek.
-
(bir Şey Birinin) Zihnini Kurcalamak (tırmalamak)
1) bir şey sık sık hatırlanıp insanı düşündürmek. Örn: Beni sevmiyor, yeniden zihnimi ku
-
(bir Şey, Birinin) Ağzının Kaşığı (kalıbı, Lokması) Olmamak
1) bir şey, bir kimsenin uğraşabileceği konulardan olmamak 2) bir şey, bir kimsenin sözünü e
-
(bir Şey, Birinin) Vazifesinden Olmak
Bir şey o kimsenin görevleri arasında olmak.
-
(biri Birinin) Attığı Tırnak Kadar Olamamak
Bir kimse, sözü edilenden daha değersiz olmak.
-
(birinde Birinin) Havası Olmak
O kimseye benzemek, o kimseyi hatırlatmak. Örn: Onda babasının havası var.
-
(birinin Bir Şey) Gözünü Bağlamak
Doğruyu bulamaz, düşünemez duruma getirmek.
-
(birinin Önünde, Yanında) Perende Atamamak (atılmamak)
1) herhangi bir konuda birinden aşağı, beceriksiz olmak 2) oyun çevirememek, aldatamamak.
-
(birinin Veya Bir Şeyin) Hasretini Çekmek
1) çok özlemek. Örn: Ben dört sene onun hasretini çektim. -A. Gündüz. 2) mec. gereksinim duy
-
(birinin Veya Bir Şeyin) Kıymetini Bilmek
Önemini, değerini bilmek. Örn: Güneş yalnız dirileri ısıtır / Güneşin kıymetini bil -O.
-
(birinin Veya Bir Şeyin) Kurbanı Olmak
Uğruna ızdırap veya büyük üzüntü, sıkıntı çekmek, zarara girmek, ölmek. Örn: Üçüm
-
(birinin Veya Bir Şeyin) Posasını Çıkarmak
1) bir kişi veya şeyi sonuna kadar sömürmek. Örn: Onlar öyledir, adamın posasını çıkarı
-
(birinin Veya Bir Şeyin) Yüzü Suyu Hürmetine
birinin veya bir şeyin hatırına veya varlığına değer verildiği için anlamında kullanılan
-
(birinin Veya Bir Şeyin) Yüzünü Unutmak
Uzun süre görmemek, varlığına hasret kalmak. Örn: İnsanlar Tanrı rahmeti olan yağmurun yü
-
(birinin) Açığı Çıkmak
Saklamakla görevli bulunduğu paranın veya malın eksik olduğu anlaşılmak.
-
(birinin) Acısına Dayanamamak
Bir kimse bir yakınının ölümünden büyük üzüntü duymak.
-
(birinin) Acısını Almak
Sıkıntısını, üzüntüsünü azaltmak.
-
(birinin) Adaletine Sığınmak
Birinden anlayış, hoşgörü, yakınlık beklemek.
-
(birinin) Adını Ağzına Abdestle Almak
Bir kişiyi anarken çok saygılı davranmak.
-
(birinin) Adını Kirletmek (lekelemek)
Adının kötüye çıkmasına yol açmak.
-
(birinin) Adını Taşımak
1) birinin adıyla anılmak 2) sahip olduğu adın sorumluluğunu yüklenmiş olmak.
-
(birinin) Adını Vermek
Birinin adını söylemek. Örn: Bunlar yaşama yolunda bir engele çarptılar mı hemen dedelerini
-
(birinin) Afyonunu Patlatmak
Argo kendi keyfine dalmış olan birini öfkelendirmek.
-
(birinin) Ağzına Bir Parmak Bal Çalmak
Birini tatlı sözlerle veya çeşitli hediyelerle bir süre için kandırmak, oyalamak. Örn: Hür
-
(birinin) Ağzından
1) birisinden dinleyerek. Örn: Bu şiiri Âşık Veysel'in ağzından yazdım. 2) adına.
-
(birinin) Ağzından Kapmak
1) birinin bildiği şeyleri, ustalıklı konuşmalarla ona sezdirmeden öğrenmek. Örn: Bütün b
-
(birinin) Ağzını Bağlamak
Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak. Örn:
-
(birinin) Ağzını Bıçak Açmamak
Üzüntüsünden söz söyleyecek durumda olmamak. Örn: O gittiği günden beri Zeynep kadının a
-
(birinin) Ağzını Dilini Bağlamak
Birini konuşamaz duruma getirmek. Örn: O şıllık basmış büyüyü, adamcağızın ağzını d
-
(birinin) Ağzını Kapamak
Kendisine çıkar sağlaması için bir kimseyi susturmak.
-
(birinin) Ağzını Kullanmak (satmak)
Birinin söylediklerinin aynısını söylemek.
-
(birinin) Ağzının İçine Bakmak
1) ne söyleyeceğini beklemek 2) onun sözüne göre davranmak.
-
(birinin) Ağzının İçine Girmek
1) çok yanaşmak, iyice sokulmak 2) hayranlıkla, büyük bir zevkle seyredip dinlemek.
-
(birinin) Ağzının Kokusunu Çekmek
Birinin her türlü isteğine, kaprisine boyun eğmek. Örn: Onca yıl gurbetin kahrını, gâvurun
-
(birinin) Ağzının Kokusunu Çekmek
Bir kimsenin çekilmez davranışlarına katlanmak.
-
(birinin) Ahı Yerde Kalmamak
Yaptığı ilenme er geç etkisini göstermek.
-
(birinin) Ahını Almak
Ah almak. Örn: Ana baba ahını almak doğru değildir.
-
(birinin) Ak Dediğine Kara Demek
İnatçılık ederek karşısındaki ile anlaşmaya yanaşmamak.
-
(birinin) Aklına Koymak
Bir kimse birine, bir şey telkin etmek.
-
(birinin) Aklını Çelmek
1) niyetinden, kararından caydırmak. Örn: Böyle olursa zamanla kızının aklını çelmek kola
-
(birinin) Aklını Karıştırmak
Birini ne yapacağını bilemez duruma getirmek, şaşırtmak, bocalatmak.
-
(birinin) Aleyhine Dönmek
Destek vermekten vazgeçip karşı duruma geçmek.
-
(birinin) Anası Ağlamak
Çok sıkıntı çekmek, eziyet çekmek, bitkin duruma gelmek.
-
(birinin) Anasını Ağlatmak
Kaba bir kimseye çok eziyet etmek, çok sıkıntı çektirmek. Örn: Kim ona yan bakarsa kemikleri
-
(birinin) Ayağına Gitmek
Alçak gönüllülük ederek veya saygı göstererek birinin yanına varmak.
-
(birinin) Ayağının Türabı Olmak
Bir kimse başka bir kimseye kul gibi bağlanıp onun her emrini yerine getirmek. Örn: Ayağınız
-
(birinin) Bam Teline Basmak (dokunmak)
En çok kızacağı şeyi yapmak veya sözü söylemek. Örn: Firuzan bam teline basıyor, aksi ses
-
(birinin) Baş (başının) Belası Olmak
Sıkıntı, üzüntü, eziyet vermek. Örn: Benim bir köpeğim vardır. Başımın belası! -S. F.
-
(birinin) Başı İçin
çocuğumuzun başı için, annenizin başı için vb. sözlerde değerli bir kişi ortaya konarak k
-
(birinin) Başına Çalmak
Bir şeyi öfkeyle, nefretle geri vermek.
-
(birinin) Başına Çıkmak
Birinden yüz bulup ona karşı pek şımarıkça davranmak. Örn: Hizmetçi kadınlarla içli dı
-
(birinin) Başına Çorap Örmek
Birine, haberi olmadan kötü duruma düşürücü davranışta bulunmak. Örn: Ya başına bir ço
-
(birinin) Başına Dikilmek
1) birinin yanından uzaklaşmamak, onu denetim altında bulundurmak 2) bir işi yaptırmak için ya
-
(birinin) Başına Ekşimek
1) ağır yük olmak 2) üstüne kalmak.
-
(birinin) Başına Gaile Açmak
Sıkıntı yaratmak, üzüntü vermek. Örn: Devletin başına sayısız gaileler açmak yolunda hi
-
(birinin) Başına Geçmek
En üstün yeri almak, önderlik yapmak. Örn: Onları bahçeye toplayarak başlarına geçerek ak
-
(birinin) Başına Gelmek
Beklenmedik, şaşırtıcı bir olay veya durumla karşılaşmak. Örn: Onu dinledikten sonra olana
-
(birinin) Başına Kalmak
İstemediği hâlde bir işi yapmak veya bir kimseye bakmak zorunluluğu ile karşılaşmak. Örn:
-
(birinin) Başını Yemek
Güç duruma düşmesine yol açmak. Örn: Birbirlerinden şüphelensinler, birbirlerinin başını
-
(birinin) Başının Etini Yemek
Karşısındakini bezdirinceye, bıktırıncaya kadar sürekli konuşmak veya söylemek. Örn: Köy
-
(birinin) Bir Dediğini İki Etmemek
Her istediğini hemen yapmak. Örn: Bu adamın bir dediğini iki etmediği genç bir sevgilisi varm
-
(birinin) Bir Sözünü (dediğini) İki Etmemek
Birinin her istediğini hemen yerine getirmek. Örn: Maliye müfettişi sizin beyin mektep arkadaş
-
(birinin) Bıraktığı (bağladığı) Yerde (çayırda) Otlamak
Hlk. uzun süredir hiçbir ilerleme veya değişim gösterememek. Örn: Tek suçu, kendini yeni dev
-
(birinin) Bokunda Boncuk Bulmak
Kaba birine hak etmediği hâlde çok değer vermek.
-
(birinin) Borusunu Çalmak
Çıkar sağladığı kimsenin davasını gütmek.
-
(birinin) Burnundan Ayrılmamak
Yanından gitmemek, uzaklaşmamak. Örn: Demesin ki gece gündüz kızın burnundan ayrılmıyor. -
-
(birinin) Çalımından Geçilmemek
Çok kurumlu olmak, çok çalımlı olmak.
-
(birinin) Can Damarına Basmak
Bir işin en önemli yönü üzerinde durmak.
-
(birinin) Canı Yok Mu?
Birinin katlandığı sıkıntıyı başkalarına örnek göstermek için söylenen bir söz. Örn:
-
(birinin) Çanına Ot Tıkmak (tıkamak)
Sesini çıkaramayacak, kötülük edemeyecek bir duruma getirmek, susturmak. Örn: İsterseniz ça
-
(birinin) Canını Acıtmak
Birine acı vermek. Örn: Korku, canını acıtacak, elle tutulur gözle görülür bir madde oldu.
-
(birinin) Cemaziyelevvelini Bilmek
Bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki her türlü yönünü veya kötü durumunu bilmek.
-
(birinin) Çenesini Açtırmak
Söz fırsatı vermek. Örn: Büyük hanım gece erken yatıp kocasının çenesini açtırmamak i
-
(birinin) Çenesini Bıçak Açmamak
Sıkıntı ve üzüntüden konuşamamak. Örn: Hiçbirimizin çenesini bıçak açmıyordu. -Y. K.
-
(birinin) Cesaretini Kırmak
Yürekliliğini gidermek, korkutmak. Örn: Zekânız size yardım etmez, bilakis cesaretinizi kıra
-
(birinin) Ciğerine İşlemek
1) kötü söz, kötü davranış çok dokunmak, etkilemek 2) kötü koku rahatsız etmek. Örn: Te
-
(birinin) Ciğerini Okumak
Onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek. Örn: Mademki ... her baktığı insanın
-
(birinin) Ciğerini Sökmek
Bir kimseyi çok büyük zararlara uğratmak.
-
(birinin) Ciğerini Yakmak
Bir kimseye büyük bir acı çektirmek.
-
(birinin) Ciğerinin İçini Bilmek
Çok yakından tanımak, her türlü düşüncesini bilmek. Örn: Ben böylelerinin ciğerinin içi
-
(birinin) Çukurunu Kazmak
Birinin felaketine yol açacak bir düzen kurmak.
-
(birinin) Damarını Bulmak
Hoşlanabileceği biçimde davranıp uysallığını sağlamak.
-
(birinin) Dediğine Gelmek
Birinin düşüncesini önce kabul etmezken sonradan doğru bulup kabul etmek.
-
(birinin) Derdi Başından Aşkın (olmak)
1) birçok sorunu bulunmak. Örn: Kendi derdimiz başımızdan aşkın, bir de başkasının derdi
-
(birinin) Derdi Günü
Çok ilgilenilen, üzerinde çok düşünülen şey. Örn: Onun derdi günü roman okumak! Dağ ba
-
(birinin) Derdini Deşmek (depreştirmek)
Derdini hatırlatıp yeniden üzülmesine yol açmak.
-
(birinin) Diline Düşmek
Yermek veya alay etmek amacıyla birinin kötü veya yanlış davranışını sürekli söylemek. Ö
-
(birinin) Dilini Bağlamak
Bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak. Örn:
-
(birinin) Dizginini Çekmek
Birinin aşırı davranışlarına engel olmak.
-
(birinin) Düğününde Kalburla (elekle) Su Taşımak
Bir yardımına karşılık olarak bekâr bir kimseye çok büyük bir yardımda bulunma sözü verm
-
(birinin) Dümen Suyunda Gitmek
Birine bağımlı olmak, her şeyde ona uyarak davranmak.
Enzimler hücrenin yaşaması için gerekli her türlü görevi yerine getirirler. Elmaların veya patateslerin kesildiklerinde kararmaları işte bu enzimlerden birinin ’polifenol oksidaz’ diye adlandırılanın (biz kısaca -PPO- diyeceğiz) yaratt
“iki element aralarında birden fazla bileşik oluşturuyorsa, bunlardan birinin sabit miktarıyla birleşen ikincisinin değişen miktarları arasında basit tam sayılı bir oran bulunur.” Bu şekilde “Katlı Oranlar Kanunu” olarak bildiğimiz y
Hoca’nın iki yüz akçe parası kaybolmuş. Bulunması için dua etmeye başlamış. O sırada Akşehir’in zenginlerinden birinin bindiği gemi yolda fırtınaya tutulmuş.
Hoca’nın oğullarından biri yakın köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanına gidince
Nasreddin Hoca öğlen namazının sünnetini kılarken, önündeki cemaatten birinin paçasında abdeste ( dolaysıyla namaza ) engel bir necaset görüyor.