-
(bir İşi) Sürüncemede Bırakmak (tutmak)
Bir işi sonuçlanıncaya kadar boş yere geciktirmek, uzatmak. Örn: Bana niye bu davayı böyle s
-
(bir Şeye) Hasret Bırakmak
Gerektiği anda bir şeyin yokluğunu hissettirmek. Örn: Kış günü, çoluğu çocuğu battaniye
-
(bir Şeyi) Arkada Bırakmak
1) bir şeyden epey uzaklaşmış bulunmak 2) zaman veya düşünce bakımından geçmişte bırakma
-
(bir Şeyi) Kendi Hâlinde Bırakmak
Üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek. Örn: Nasıl çalı
-
(birini Veya Bir Şeyi) Gölgede Bırakmak
Ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı olmak. Örn: Enişte, delika
-
(birini Veya Bir Şeyi) Kendi Hâline Bırakmak
İlgilenmemek, karışmamak. Örn: Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı. Bı
-
(birini) Açıkta Bırakmak
1) iş ve görev vermemek 2) yersiz yurtsuz bırakmak 3) birkaç kişiye sağlanması gereken olanak
-
(birini) Yarı Yolda Bırakmak
Yapılan yardımı sonuna kadar sürdürmemek.
-
(birini, Bir Şeyi) Başıboş Bırakmak
Üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak. Örn: Durgun sular,
-
Abliyi Kaçırmak (bırakmak, Koyuvermek)
1) soğukkanlılığını yitirip davranışlarını denetleyememek 2) şaşırıp ne yapacağını
-
Açık Kapı Bırakmak
Gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak.
-
Adres Bırakmak (göstermek, Vermek)
Arandığında bulunabileceği, oturduğu yeri bildirmek. Örn: Kendisi, soracak olurlarsa Hayretti
-
Akarına Bırakmak
İşin sonucunu sabırla beklemek, doğal gelişmeyi beklemek. Örn: İçeriğin nasıl aktarılaca
-
Arkaya Bırakmak (koymak)
Sonraya, başka zamana bırakmak, ertelemek.
-
Askıda Bırakmak
Tiyatro oyununda bir durumun çözümünü bile bile geciktirmek. Seyircinin ilgisini canlı tutmak
-
Ayakaltında Bırakmak
Ezilmesine, yok olmasına göz yummak, korumamak.
-
Baş Başa Bırakmak
Birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak. Örn: İçten içe bu duruma m
-
Başsız Bırakmak
1) yöneticisiz bırakmak 2) büyüğünü yitirmesine sebep olmak.
-
Bırakmak
Yürürlükteki bir görevin kullanmak üzere tuttuğu bir çevre biriminin ya da bir bellek alanın
-
Cevapsız Bırakmak
Karşılığında herhangi bir cevap vermemek, bir tepki göstermemek. Örn: O yüzden, seni ödül
-
Dalgalanmaya Bırakmak
Argo dalgınlığından yararlanarak birini kandırmak.
-
Dalgalanmaya Bırakmak
1) ekon. paranın gerçek değerini bulması için girişimde bulunmadan beklemek 2) mec. bir konu i
-
Devre Dışı Tutmak (bırakmak)
Konudan uzaklaştırmak, ilgilenmemesini sağlamak. Örn: Özellikle torununun boşanmasında onu d
-
Dımdızlak Ortalıkta Bırakmak
Her türlü varlıktan, olanaktan mahrum kılmak, yokluğa mecbur etmek. Örn: Sanıyorum ki bazıl
-
Dışında Bırakmak
Hariç tutmak. Örn: Biz herhangi bir teşebbüs ihtimalini ebediyen hudutlarımız dışında bır
-
Emanet Bırakmak (etmek, Vermek)
Bir şeyi veya bir kimseyi birine veya bir yere bir süreliğine bırakmak. Örn: Çocuğu annesine
-
Hayran Etmek (bırakmak)
Hayranlık duygusu uyandırmak, çok beğenilmek. Örn: Mükemmel seciyeler, kafiyeler yapar, hafı
-
İş Bırakmak
Çalışanlar toplu hâlde işlerini terk etmek, çalışmayı durdurmak.
-
İşi Gücü Bırakmak
Yaptığı işten uzaklaşmak. Örn: Su bulmak için işi gücü bırakarak bütün gün su peşine
-
İşi Oluruna Bırakmak
İşi belli bir amaca göre değil de, kendi akışı içinde yürütmek.
-
İz Bırakmak
Etkisini kalıcı duruma getirmek. Örn: Her hareket yahut düşünce, hareket edenin veya düşün
-
İzlenim (izlemini) Bırakmak (vermek)
Etki bırakmak. Örn: Görevlilerin edalı ve dıbır dıbır yürüyüşleri bir geçit töreni iz
-
Kazaya Bırakmak
Din b. 1) namazı vaktinde kılmayarak daha sonra kılmak için ertelemek. Örn: Bu yaşa geldim, A
-
Kendini Bırakmak
1) kendine özen göstermemek. Örn: Artık kendini bırakmak zorunda görünür gibi olan amcasın
-
Lafı Ağzında Bırakmak
Birinin konuşmasını kesmek, sözlerini bitirmesine fırsat vermemek.
-
Maruz Bırakmak
Bir olayın veya bir durumun etkisinde bırakmak. Örn: Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalin
-
Mesaj Bırakmak
Yazı veya sözle bilgi vermek. Örn: Giderken ona bir mesaj bırakmamış, haber de vermemiş. -A.
-
Meydanda Bırakmak
1) açıkta, evsiz barksız bırakmak 2) ortada, herkesin gözü önünde bırakmak.
-
Meydanı (birine Veya Bir Şeye) Bırakmak
1) savunduğu şeyden vazgeçmek. Örn: Çok güzel görünen bir şey var ki o da iki tarafın da
-
Muhayyer Bırakmak
Seçmeli bırakmak, seçmeye izin vermek.
-
Mülahazat Hanesini Açık Bırakmak
Bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek.
-
Namerde Muhtaç Bırakmak
Güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda bırakmak. Örn: İş ki kocam olacak, erkek ol
-
Ne Altını Bırakmak Ne Üstünü
Bir şeyin veya yerin her tarafını karıştırmak, dolaşmak vb. Örn: Geze dolaşa şehrin ne al
-
Ortada Bırakmak
Birini çok güç bir durumdayken terk etmek.
-
Pay Bırakmak
1) kesme, biçme, yapma sırasında, bir ÅŸeyde daha sonra kullanılmak için fazlalık bırakmak. Ã
-
Rahat Bırakmak
Daha rahat ve huzurlu oturmayı sağlamak.
-
Saf Dışı Etmek (bırakmak)
1) dizinin dışına çıkarmak 2) mec. ilgisini kesmek, işin gereğinden alıkoymak, işlemez duru
-
Sakal Bırakmak (koyuvermek Veya Salıvermek Veya Uzatmak)
Sakalını tıraş etmeyip büyütmek. Örn: Yaşıtlarının hemen hepsi sakal koyuverdi. -Y. Z. O
-
Sallantıda Bırakmak
Bir ÅŸeyi sonuca baÄŸlamamak, savsaklamak.
-
Serbest Bırakmak
1) tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek. Örn:
-
Tadında Bırakmak
Aşırılığa kaçmamak. Örn: Yeter artık! Her şeyi tadında bırakmalı. -A. İlhan.
-
Tatlı Yerinde Bırakmak (kesmek)
Bir işi can sıkıcı bir duruma sokmadan sona erdirmek.
-
Tesir Bırakmak
Etki bırakmak. Örn: Bu sözler derin ve kuvvetli bir tesir bıraktı. -P. Safa.
-
Tezkere Bırakmak
Ask. askerlik görevini bitirdiği hâlde orduda çalışmasını sürdürmek, orduda kalmak.
-
Topu Taca Atmak (bırakmak)
1) sp. karşılaşmada topu yan çizgi dışına çıkarmak. Örn: Dündar koşmuyor ve topu taca b
-
Tutuya Bırakmak (koymak)
Ödünç para almak için değerli bir şeyi rehin olarak vermek, rehin vermek.
-
Ümit Bırakmak
Umut bırakmak. Örn: Cemil'in bu sözleri kalplerde hiç olmazsa yarın için biraz ümit bırakı
-
Umut Bırakmak
Bir kimsede umut uyandırmak, umut vermek.
-
Yadigâr Bırakmak
Hatırlanmak için arkasında bir kimseyi veya bir nesneyi bırakmak. Örn: Duvarlar, hattat sütba
-
Yaya Bırakmak
1) yarışma söz konusu olan durumlarda geride bırakmak. Örn: Özellikle süper devletler, kendi
-
Yoksun Bırakmak (etmek, Kılmak)
Yoksun duruma getirmek, bir şeyin yokluğunu çektirmek. Örn: Sözlerimi dinlediler ve öyle cimr
-
Yüzüstü Bırakmak
1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak. Örn: Adam yüzüstü bırakıp gidi
-
Zorunda Bırakmak
Yapmaya mecbur etmek. Örn: Onları susmak zorunda bırakmanın sıkıntısını duyuyorum. -N. Cum
TEDxİstanbul; Doğa İçin Çal ekibi, 6 yıldır müzik yaparak insanlara, sellerin, erozyonların, yazın yağan karın, kışın kavuran güneşin, kirli nehirlerin ve artan kanser vakalarının anlatamadığını anlatmaya çalışıyor.