Bir işi yaparken kolay ve kestirme yolu seçmek.

Kadın ilk cinsel ilişkiyi o erkekle kurmuş olmak.

1) bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak 2) pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başla

1) içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek. Örn

1) birine peşin para istemeden belirli bir ölçüye kadar mal vermeyi kabul etmek 2) ödünç para

1) korumak. Örn: Paris'teki hemÅŸehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmıÅ

Üzüntüsünden söz söyleyecek durumda olmamak. Örn: O gittiği günden beri Zeynep kadının a

Sıkıntı yaratmak, üzüntü vermek. Örn: Devletin başına sayısız gaileler açmak yolunda hi

Sıkıntı ve üzüntüden konuşamamak. Örn: Hiçbirimizin çenesini bıçak açmıyordu. -Y. K.

Görüşünü değiştiren bilgi vermek, uyarmak.

Bir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bilgiler vermek.

Mahfaza içinde bulunan maddenin kaynakla detektör arasındaki yolda bulunup bulunmadığını beli

Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.

İçinden çıkılması güç durumda kalmak.

Düzen, hile yapmak, bir kimseyi oyuna getirmek, zor duruma sokmak.

1) gücendirici olmak, uygun düşmemek. Örn: Bu şaka biraz ağır kaçtı. 2) beklenenden fazla

1) konuşmaya başlamak 2) kesici aletleri keskin duruma getirmek 3) ağır sözler söylemeye başl

Bir kimsenin kurulu düzeni, dirliği bozulmak.

Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.

İki kişi arasındaki dostluğu, ilişkiyi bozmak.

1) aradaki uzaklık artmak 2) mec. görüşmemek.

Fundalık, koruluk, sazlık yerleri temizleyerek tarıma elverişli duruma getirmek.

Arkada kalanlarla ilgilenmeden bir yerden hızlıca ayrılmak. Örn: O kadar korktular, o kadar pı

1) dilenmek, para istemek. Örn: İki gündür yemek yemedim ama daha avuç açmadım. -N. Hikmet.

(Halk edebiyatı terimi) Saz şâirleri arasında geçen bir yarışma sırasında içlerinden biri

Âşıklar arasındaki tartışmalarda veya sıralı söyleyişlerde söze başlamak amacıyla kelim

Argo uygun düşmemek. Örn: Daha ne sözler ki açıklayamam burada, ayıp kaçar. -M. Seyda.

Söz veya yazı içine, asıl konu ile ilgisi az olan bir bölüm sıkıştırmak.

Belli bir konuda konuşmaya başlamak. Örn: Senden bahis açılmadıkça susmak isterim. -S. F. Ab

Kötü bir olay dolayısıyla dert sahibi olmak. Örn: Şu Yaşar kaçakçılıkla başına bir bel

Kendini kötü ve zor bir duruma düşürmek. Örn: Giderayak başımıza yeni bir dert açmayasın

Uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak. Örn: Herkesten size ne? Çocuğun

Söz, davranış, giyiniş yakışmamak, uygunsuz olmak.

1. Başkaldırmak. 2. Gönüllü asker toplamaya başlamak.

1) gönüllü asker toplamaya girişmek 2) bir ülkü yolunda toplanmaya çağırmak.

Bağırıp çağırarak hırçınlık etmek.

Azalmak, kıtlaşmak, çabuk tükenmek. Örn: Paranın beti bereketi kalmadı.

Bir konuda geçmişi unutarak geleceğe umutla bakmak.

Ağaçların dibini kazarak toprağı kabartmak.

Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tut

Bir olay, bir durum veya bir kimseyle karşılaşmamaya çalışmak. Örn: Sen gerçek hayattan buc

Herhangi bir bakımdan öncekilerden farklı olan yeni bir evrensel gidişe yol açmak.

Davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak. Örn: Oh olsun... Vallahi memnun old

1) çok konuşmasına sebep olmak. Örn: Fakat bu inat, Emine'nin çenesini açmış kızın ne kad

Çentik yapmak üzere bir yüzeyi çentme.

Savaş olmayan bir bölgede, savaşa hazırlanmak ve başlamak. Örn: Avusturyalılara karşı Make

1) çiçeklenmek. Örn: Hiç kurumuş ağaç yeşerir, çiçek açar mı? -Ö. Seyfettin. 2) mec. y

Yersiz, yakışıksız olmak. Örn: Onun o sözü pek çiğ kaçtı.

Bir alanda yeni bir yol, yöntem baÅŸlatmak. Örn: Hepsi birden Atatürk'ün açmakta olduÄŸu bir Ã

Çorabın bir teli kopup örgüsü uzunlamasına açılmak.

İstemediği bir çevreden kendini dışarı atmak.

Bir uyuşmazlığın çözümlenmesi, bir hakkın tanınması, korunması, elde edilmesi için dilek

Kovuşturulması kişisel yakınmaya bağlı suçlarda, ilgilinin başvurmasıyle başlayan suçun k

Hukuksal korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurmak. Örn: Dayak

1) para yardımı veya gönüllü toplamaya girişmek 2) hesap açmak, banka cüzdanı vermek 3) mec

Ortalığa korku vermek. Örn: Oyun, okuyanı hiçbir tarih kitabının etkilemeyeceği kadar kuvve

Yüksek makam sahibi kimselerle ilgisi olanlar durumlarının gerektirdiği özveriyi göze almalıd

Tarihte özellik taşıyan yeni bir çağ başlatmak.

Madenî boruları birbirine birleştirebilmek amacıyla özel aletle sarmal yiv ve set oluşturmak.

Bir kimse, konu veya işle ilgili yeni bir dosya düzenlemek.

1) dilenmek. Örn: Oturup kör gibi, namerde el açmak iyi mi? -M. A. Ersoy. 2) baÅŸkasının yardÄ

1) sahip olamamak 2) deÄŸerlendirememek. Örn: Kibar kıyafetli bir hanım, elden kaçmış eski fÄ

Tehlikeden kaçan kazançlı çıkmış.

1) ayrı bir eve yerleşmek, ayrı bir eve geçmek 2) evlenmek.

Evlenenen çiftin kendi ailelerinkinden ayrı bir yerde oturabildikleri evlilik düzeni.

Bakla, su, iskambil vb.ne bakarak gelecekte olacak şeyleri anlamaya çalışmak. Örn: Tutun birer

Çekilmeyecek, bıktıracak, tedirgin edecek bir durum almak.

Bir işle ilgili konuda gereken bilgileri fiş üzerine yazmaya başlamak, fişlemek.

Ask. düşman mevzilerindeki zayıf bir noktadan giriş yeri açmak.

İnsanın iç sıkıntısını gidermek, iç açmak.

Görülmemek, farkına varılmamak. Örn: Emeğinin ve cesaretinin gözümden kaçmış bulunmasın

Aşırı yorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek. Örn: Genç yakışıklı yüzü solmuÅ

1) gözünde hafifçe şaşılık bulunmak 2) istemeyerek bakıvermek. Örn: İstemeye istemeye gö

1) uyanmak 2) kendine gelmek, ayılmak. Örn: Eczacının yaptığı bir adrenalin iğnesinden sonr

Aldanmamak için çok uyanık bulunmak. Örn: Hop diye giriyoruz, gözünüzü dört açın, tongay

Güneş bulutlardan sıyrılıp görünmek. Örn: Batum'da yağmur kırk gün kırk gece yağsa da

YoÄŸrulmuÅŸ hamuru inceltip yufka durumuna getirmek.

1) savaş açmak 2) mec. bir konuda güçlü biçimde mücadele etmek, bir konuyu şiddetle savunmak

1) gereğinde çekilmek üzere bankaya yatırılan para için işlem yapmak 2) birine borçlanma imk

Kadın, erkeklerden uzak durmak, onlardan kaçmak.

Gönle ferahlık vermek, gönlü ferahlatmak.

Derdini anlatmak, içini dökmek. Örn: Rabia elinden gittikten dört beş ay sonra imama verdiği

Uğraştırıcı, gereksiz bir durumun ortaya çıkmasına sebep olmak.

Sinema/TV. Alıcıya daha çok ışık girmesini sağlamak amacıyla, ışık düzengeci göstergesi

Derinliğine araştırmadan basit olarak düşünmek, yüzeyde kalmak, tembellik etmek.

Kadastrosunu, planlarını ve altyapısını bitirip bir bölgeyi inşaat yapmaya hazır duruma geti

Gereksiz yere aşırı harcamalarda bulunmak.

Karşı gelmek, başkaldırmak. Örn: Demek ki bunca senelik kuzu gibi yumuşak başlı karısı da

Bir yargılının cezaevinden, bir askerin görevini yapmakta olduğu yerden izinsiz olarak bırakı

Bir özdeğin kimyasal gerilimini (µ), logaritmik olarak veren buhar basıncına benzer nicelik (f)

Bir cismin başka bir cismin çekim alanından tamamen kurtulması için gerekli hız.

Sanığın, belirsiz bir yere ya da yabancı bir ülkeye kaçma davranışında bulunması, bulunduÄ

Önemli işler yüzünden başka işlere yetişememek.

İskambil kâğıtlarını oyunculara dağıttıktan sonra koz olacak kâğıdın yüzünü çevirme

Yüreğini açmak. Örn: Bir gün kalbini İclâl'e açtı. -Ö. Seyfettin.

Kalemin ucunu yontup kullanılabilecek bir duruma getirmek.

Kangalları, belirli bir ısıl ya da yüzey işlem için, bir kangalaçar kullanarak açma işlemi.

1) bir işe veya bir konuya öncelikli olarak başlamak 2) bir işte başkalarına örnek olmak.

Çok masraflı bir işe girişmek veya hesapsız harcamak.

Bol para harcamaya başlamak. Örn: Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keseleri