Antalya Olympos Örenyeri


Antalya Olympos Örenyeri
Nisan-Ekim
Yaz Açılış Saati: 09:00

Nisan-Ekim
Yaz Kapanış Saati: 19:00

Kasım-Mart
Kış Açılış Saati: 08:00

Kasım-Mart
Kış Kapanış Saati: 17:00

Tatil Günü
Yok

Bir yıl boyunca Müzekart ile 2 kez, Müzekart+ ile ise sınırsız ziyaret edebilirsiniz.

NOT: Gişeler müze kapanış saatinden yarım veya bir saat önce kapanmaktadır.

Ücret
5 TL

Adres
Kumluca, Antalya

E-mail
antalya@kulturturizm.gov.tr

Telefon
+90 (242) 247 76 60

Açıklama
Antalya-Finike yolundan Olympos’a gitmek için Ulupınar’dan harabe levhasının olduğu yola sapmak gerekir. Dar fakat nefis güzellikteki yol bizi Olympos’un sahiline kadar indirir. Harabeye ulaşmak için çayı geçip geniş kumsalda biraz yürüdükten sonra Olympos’un içinden geçen çay kenarına ulaşılır. Çay’ın yanından giden patika yol bizi harabenin içine götürecektir. Olympos Hellenistik Devir’de kurulmuştur. Varlığını M.Ö. II. yüzyılda bastırdığı Lykia birlik sikkelerinden anlıyoruz. M.Ö. 100’de birliğin önde gelen ve üç oy hakkına sahip altı şehrinden birisi olmuştur. M.Ö. I. yüzyılda Olympos’a korsanlar dadanmış, şehir korsanların yerleştiği bir yer haline gelmiştir. M.Ö. 78’de Roma komutanı Servilius Isaurieus Olympos’u korsanlardan temizleyerek şehri Roma topraklarına katmış, Roma dönemi sırasında hemen yakınındaki tabii gazların yandığı Çıralı’daki Demirci tanrı Hephaistos kültü ile büyük bir ün sahibi olmuştur. Kaptan Eudemos’un LahdiM.Ö. II. yüzyılda bütün Lykia kentlerindeki onarım ve yardımlarından tanıdığımız Rhodiapolisli Opramoas’ın Olympos’a da yardım elini uzattığını ve birçok yapının onarımını ve yeniden yapımını sağladığını görüyoruz. Böylece bu yüzyıl Olympos’un en refah içinde olduğu yüzyıl olmuş, bundan sonraki III. yüzyılda yeniden korsanlar Olympos’a musallat olmuşlardır. Korsanların saldırıları zengin ve mamur şehri bir anda fakir düşürmüş ve önemini yitirmesine sebep olmuştur. Bundan sonra şehir önemsiz küçük bir kent olarak yaşamını sürdürmüştür. Venedik, Ceneviz ve Rodos şövalyelerinin Akdeniz’de cirit attığı Orta Çağ’da şehir biraz hareketlenmiş ise de Osmanlıların deniz üstünlüğünü kurmalarından sonra iyice önemini kaybetmiş ve XV. yüzyılda terk edilmiştir. Olympos, içinden geçtiği dereciğin iki yanına yayılmıştır. Kumsaldan da görülen ve mezarların üzerinde bulunan yüksek tepe Olympos’un akropolüdür. Üzerindeki yapı kalıntıları ise Orta Çağ’da bir kale şekline sokulan surlara aittir. Bu tepeden bakıldığında Venedik misali ırmağın güzel görüntüsünü seyredebilirsiniz. Irmak, kenarlarına yapılan poligonal teknikteki duvarlarla kanal haline sokulmuş, bugün de izlerini gördüğümüz köprü ile iki yaka birleştirilmiştir. Nehrin karşı tarafında hemen kıyıda görülen pencereli yapı şehrin hamam kalıntılarıdır.

Olympos’un bu kıyısına nehrin üzerindeki iri taşlara basarak geçilebilir. Burada çalılıklardan çok zor gezilebilen Olympos’un tiyatrosu bulunur. Tiyatronun tonozlu paradosları, orkestraya ve çevreye dağılmış süslü kapı ve niş parçaları burada tipik bir Roma Devri tiyatrosunun bulunduğunu gösterir. Tiyatro ile deniz arasında Bizans Çağı bazilikası ve suru ile nehrin kenarındaki hamam kalıntılarıdır. Tiyatronun tonozlu paradosları, orkestraya ve çevreye dağılmış süslü kapı ve niş parçaları burada tipik bir Roma Devri tiyatrosunun bulunduğunu gösterir. Tiyatro ile deniz arasında Bizans Çağı bazilikası ve suru ile nehrin kenarındaki hamam nefis bir başka yapı kalıntısı yer alır.

Ortada oluşan geniş açıklıktan anlaşıldığına göre şehrin agorasının ve gymnasionunun burada olması gerekmektedir. Olympos’a bir saatlik mesafedeki yanartaşın mitolojik öyküsü şöyledir: Yunanistan’a bağlı Argos’ta, Bellerophontes adlı tanrısal güzellikte bir delikanlı yaşarmış. Uçan at Pegasos’a sahip olmayı çok istediğinden dağ bayır damadan günlerce Pegasos’un peşinden koşturmuş ama muvaffak olamamış. Birgün tanrılar rüyasında uçan ata nasıl sahip olabileceğini bildirmişler. O da tanrıların istediği şekilde atın su içtiği bir anda kendine verilen altın gemle ata sahip olmayı başarmıştır. Ancak Bellerophontes birgün yanlışlıkla birisini öldürür. Bundan dolayı Argos’tan ayrılıp Tiryns kralı Proitos’un sarayına sığınır. Kraliçe bu yakışıklı gence çok geçmeden aşık olur. Onunla sevişmek ister. Fakat Bellerophontes konuk olduğu evin sahibine saygısızlık etmek istemez ve kraliçenin arzusunu geri çevirir. Kraliçe de kocasına yalan söyleyerek gencin kendisinin zorla koynuna girmek istediğini ileri sürerek ondan intikam almak ister. Kral öfkelenir ise de konuğunu öldürmek istemez ve onu öldürtmek için kayınbabası olan Lykia kralına bir mektupla birlikte gönderir. Bellerophontes Lykia’ya ulaşır. Kral onu Xanthos nehri yakınında karşılar ve dokuz gün misafir eder. Dokuzuncu günde damadının gönderdiği mektubu alır ve öldürülmesi gerektiğini anlar. Ancak o da öldüremez ve Khimaira’nın öldürmesini ister. Böylece ondan kurtulmayı düşünmüştür. Khimaira önü arslan arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler saçan garip bir yaratıktır.

Bellerophontes tanrıların isteği ve kanatlı atı Pegasos sayesinde Khimaira’yı yere serer. Kral, Bellerophonhes’e daha birçok zor işler vermişse de o hepsinin hakkından gelmiştir. Bunun üzerine kral onun tanrı soyundan geldiğine inanarak ona birçok armağanlar verir ve kızıyla evlendirir. Bellerophontes Poseidon soyundan gelmektedir. Bu evlilikten üç çocuğu olur, bunlardan kızı Laodameia, Zeus ile sevişir ve bu sevişmeden Sarpedon doğar. Sarpedon büyüyünce Lykia kralı olur. Troya savaşına katılır. Ben ta uzaklardan geldim yardıma Anaforlu Xanthos’tan geldim, uzak Lykia’dan..... diyerek savaşta geri kalanlara çıkışır ve birçok kahramanlık gösterdikten sonra Akhilleus’un silahlarıyla savaşan Patroklos tarafından öldürülür. Son nefesini verirken de vazifesini Glaukos’a devrederek ölür. Zeus oğlunun ölüsünü Lykia’ya götürmesi için Apollon’a emir verir. İşte böylece yer altı yaratıklarından Typhon ile Ekhidna’nın birleşmesinden doğan Khimaira, bugün Çıralı ve Yanartaş denilen Olympos’tan görülen dağda yaşarmış. Belerophontes’in uçan atı Pegasos’a binerek öldürdüğü Khimaira son nefesini verirken bile ağzından alevler çıkıyormuş. Bugün tabii gazların kayalar arasından çıkıp yanması işte bu efsane ile birleştirilir.

Admin

Taglar: AntalyaOlymposÖrenyeri

Müzeler - İlginizi çekebilecek başlıklar
Antalya Arkeoloji Müzesi

Arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin korunmasına ve sergilenmesine yönelik olarak 1967 yılında iki seksiyon halinde ziyarete açılmıştır.

Antalya Arykanda Örenyeri

Antalya ili, Finike İlçesi, Arif Köyü sınırları içerisinde yer alan Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde "Ary-ka-wanda", "yüksek kayalığın yanındaki yer" anlamına gelmektedir.

Antalya Karain Mağarası Örenyeri

Karain Mağarası, Türkiye’nin en büyük doğal mağaralarından biridir. Denizden yüksekliği 430-450 metredir. Antalya’nın 30 km kuzeybatısında eski Antalya-Burdur karayoluna 5–6 km uzaklıkta bulunan Yağca köyü sınırları içinde bulun

Adana Arkeoloji Müzesi

Adana’nın ve bütün Çukurova’nın tarihi eserlerinin sergilendiği Müze, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur.

Adıyaman Müzesi

1982 yılında modern binasına kavuşmuş ve bu tarihten sonra kendi binasında hizmet vermeye başlamıştır.

Adıyaman Pirin Örenyeri

Adıyaman’a 5km. uzaklıkta Örenli mahallesi sınırları içerisindedir. Perre şehri, Kommagene ülkesinin 5 büyük şehrinden biridir.



Sayfa Yorumları

Yorum Ekle





Mesaj / Bildirim Gönderin