Ana Dil: Bir dil ailesine kaynaklık eden dile, ‘ana dil’ denir.
Ana Altayca: Türkçe, Moğolca, Tunguzca (belki Korece ve Japonca) nın dahil olduğu ‘Altay grubu’na kaynaklık eden dil.
Ana Türkçe: Türk dil ve diyalektlerine kaynaklık eden dil. Bu terimin yanında bir de ‘ana dili’ terimi vardır ki bu, bireyin doğuştan itibaren anasından veya yakın çevresinden duyup öğrendiği dildir.
İlk Altayistler
Gustaf John Ramstedt, karşılaştırmalı Altay dil ekolünün kurucusu Finli bir bilim adamıdır.
Ramstedt, klâsik dillerin yanı nda Korece ve Japonca dahil olmak üzere bütün Altay dillerine hâkimdir. Helsinki Üniversitesinden aldığı “Altay dilleri profesörü” unvanıyla birlikte Tokyo elçiliğinde 10 yıl süre ile görevlendirilmiş, bu süre içerisinde Japonca ve Korece öğrenmiştir.
Ramstedt, ilk çalı şmasını Fin-Ugor dilleri üzerine yapar; daha sonra Moğol ve Türk dilleri üzerinde durur. Aynı zamanda Mongolistik biliminin kurucusudur. Özellikle Moğol diyalektolojisi üzerine pek çok çalışması vardır. Fakat bu alanda vermiş oldu ğu en önemli eseri, Kalmukça Sözlük’tür (Kalmückisches Wörterbuch, Helsinki 1935). Daha sonra ise karşılaştırmalı çalışmalara yönelmiştir. Bu çalı şmalarında, Moğol ve Türk dili fonetiğinde pek çok problemi konu edinir. Özellikle Moğolca ve Türk dilindeki paralellikler üzerinde durur. Altay dillerini Japonca ile karşıla ştırdığı bir makalesi ve Korece etimoloji çalışmaları konusundaki yazısı, bu alanda çığır açıcı olmuştur (Studies in Korean Etymology, Helsinki 1949).
Ramstedt, Türk diyalektlerinden Kumuk ve Nogay Türkçeleri üzerinde de çalıştı. Onun derlediği notları, Emine Gürsoy Naskali ve Harry Halén değerlendirerek 1991 yılında yayımladı (Cumucica Nogaica, G. J. Ramstedt’s Kumyk and Nogay materials edited and translated by Emine Gürsoy-Naskali, Harry Halén, Memoires de la Societe Finno-Ougrienne, Helsinki 1991).
Ramstedt, çalışmalar ının başlangıcında, Altay dillerinin ortaya çıktığı Ana Altay dili diye bir dilin varlığ ından şüphe duymakta, aynı zamanda Moğolca ve Türkçe arasındaki benzerlikleri sözcük alı ş-verişine bağlamakta idi. Ancak bu görüş ünü değ iştirdi ve Altay dillerini ortak bir atadan yani ‘Ana Altayca’dan getirdi. Ramstedt’in Einführung in die altaische Sprachwissenschaft (=Altay Dilbilimine Giriş) adlı eseri ölümünden sonra bas ılmış tır. Bu eser, Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korece’nin ses ile şekil yapılarını karşılaştırmalı olarak işlemektedir. Üç bölümden oluşan bu çalışmanın şekil bilgisi (II. Formenlehre) 1952’de; ses bilgisi (I. Lautlehre) 1957’de; örnek metinler (III. Register) ise 1966’da yayımlanmış tır. Ramstedt’e göre Ana Altaycanın dört diyalekti vardır: Ana Türk dili ve Ana Kore dili asıl dil grubunun güney, Ana Moğolca ve Ana Mançu-Tunguzca ise kuzey kısmını oluşturmaktadır.
Ana Moğolca
Ana Mançu-Tunguzca
↕
Ana Türk Dili
Ana Kore Dili
Schott’un Türkçe ve Çuvaşça için bulduğu denkliği geliştirerek, Çuvaşça’nın bu özelliği ile Moğolca’n ın yanında yer aldı ğını Ramstedt tespit etmiştir. Yani Çuvaşça’da olduğu gibi Moğolca /r/ ve /l/’nin Türkçe /z/ ve /ş/’ye denk geldiğini ilk kez Ramstedt fark etmiştir. Bu tespitten sonra hangi sesin aslî (=eskicil) ses olduğu, yani hangi sesin hangi sesten türemiş olduğu konusuna geçmiştir. Ramstedt, başlangıçta Moğolca /r/’nin Türkçe /z/’den (rotasizm), /l/’nin de /ş/’den (lambdaizm) geldiğine inansa da daha sonra bunun tersini yani zetasizm ve sigmatizm’i savunmuştur.
Açıklama:
rotasizm (r’leşme): Türkçe z’nin aslî olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş.
lambdaizm (l’le şme): Türkçe ş’nin aslî olduğunu, Çuvaşça ve Moğolcadaki l’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş.
zetasizm (z’leşme): Çuvaşça ve Moğolcadaki r’nin aslî olduğunu, Türkçe z’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş.
sigmatizm (ş’leşme): Çuvaşça ve Moğolcadaki l’nin aslî olduğunu, Türkçe ş’nin ise bu aslî sesten türediğini savunan görüş.
Türkiye Türkçesi’nde birbiriyle anlamca ilgili olmak şartıyla hem /z/ hem de /r/ ile yaşamakta olan beşer kelime çifti oluşturunuz.
Ayrıca Ramstedt, Altay dilleri arasında başka ses denkliklerine de yer vermiştir:
Türkçe y- = Çuvaşça /ś/ = Moğolca /n/, /d/, /j/, /y/ Tü. -p- ve -b- = Klâsik Moğ. /g/ ve Orta Moğ. /h/ = Man. /f/
Ramstedt’in Altay dilleri teorisi konusunda görüşlerini devam ettirip geliştirenler arasında en önemli isim olarak, onun öğrencisi olan Pentti Aalto (1917-1998) ve Nicholas Poppe’yi sayabiliriz.
Ramstedt’in ölümünden sonra onun Altay dilbilimi ile ilgili eserini yayımlayan Aalto olmu ştur. Aalto’nun Altayistlikle ilgili çalı şmaları, 70. doğum yıl ı dolayısıyla çıkarılan bir armağanda toplanmıştır (Studies in Altaic and Comparative Philology, Studia Orientalia 59, 1987).
Poppe de Ramstedt gibi Altay dilleri uzmanı, aynı zamanda Mongolist ve Türkologdur. Araştırma gezilerine çıkmış, özellikle Moğolca’ya ait diyalektoloji materyallerini derlemiştir. Bu konuda pek çok önemli yazısının yanı sıra Moğolca’yı öğretmek için İngilizce, Rusça ve Almanca gramer kitapları yazmıştır. Ayrıca Tunguz diyalektolojisi üzerine çalışmaları da vardır.
Türkoloji alanında en fazla Çuvaşça ile ilgilenmiştir. Türk dillerini toplu olarak ele alan ilk kitap olan Filologiae Turcica Fundamenta (Wiesbaden 1959, s. 671-684)’da Yakutça bölümünü o yazm ıştır. Poppe’nin Tatarca (1963) ve Başkurtçanın (1964) el kitapları da vardır.
Ayrıca konumuz olan Altay dillerinin karşılaştırmalı ses bilimi üzerine çalışması, 1960 ve 1965 yılları na aittir (Vergleichende Grammatik der altaischen Sprachen, Wiesbaden 1960); (Introduction to Altaic Linguistics, Wiesbaden 1965). Poppe’nin 1965 yılındaki çalışması, Zeki Kaymaz tara-fından 1994 yılında Türkçe’ye tercüme edilmiştir ( Altay Dillerinin Karşılaştırmalı Grameri 1. Kısım, Karşılaştırmalı Ses Bilgisi, İstanbul 1994).
Poppe’nin Altay dilleri konusunda, Ramstedt’ten farklı düşünceleri vardır. İlk olarak Poppe, Altay dil birliğinden aynı zamanda dört dilin ortaya çıkmış olabileceğine inanmamaktadır. Ona göre Türkçe ile Moğolca ve Mançu-Tunguzca arasında Korece ile olduğundan daha fazla yakınlık vardır. Yine Moğolca ile Mançu-Tunguzca arasındaki yakınlı k diğ er diller arasındaki yakınlıktan fazlad ır. Ayrıca Poppe’ye göre, r // z ve ş // l ses denklikleri, Ana Çuvaşça ve Ana Türkçe’yi içine alan bir Çuvaş-Türk dil birliğini yani Ön Türkçe (İngilizce: Pre-Turkic; Almanca: Vortürkisch) dönemini gerekli kılmaktadır.
Volga Bulgarcası: 13. ve 14. yüzyıllarda Volga ırmağının üst kısımlarında konuşulan Türk dili. Volga Bulgar devleti hakimiyetine 1236 yılında Moğollar son vermiştir. Kendilerinden yadigâr olarak 100 kadar mezar anıtı kalmıştır. Anıt taşlardan anlaşıldığına göre, /r/ dili konuşuyorlardı ve bugünkü Çuvaşlarla akrabaydılar.
Ramstedt’in görüşünü kabul edip destekleyenler de vardı r. Bunlar arasında Leh Mongolisti Wladyslaw Kotwicz (1872-1944) ve Boris Y. Vladimirtsov (1884-1931) ile Omeljan Pritsak (1919-2006), Karl Heinric Menges (1908-1999), Baskakov, Gombocz ve Németh’in isimlerini anmak gerekir.
Macar türkoloğu Zolton Gombocz (1877-1935), Altay dillerini karşılaştırmalı çalışmalarla incelemiştir. Ayrı ca onun Volga Bulgarcası ’ndan Macarca’ya geçen sözcükleri tespit ettiği çalışması da önemlidir. Julius Gyula Németh ise önceleri Türk ve Moğol akrabal ığına şüphe ile bakarken daha sonra Altay dillerini dört devrede ele almıştır:
1. Soy akrabalığı
2. Karşılıklı Çuvaş-Moğol tesirleri devresi
3. Karşılıklı Türk-Moğol tesirleri devresi
4.Yakutçanın Moğolca’dan ödünçlemelerde bulunduğu devir
Tarihte Çuvaş-Moğol devresi hiçbir zaman mevcut olmadığından Németh’in bu açıklamaları kabul edilemez.
2019-12-11 Admin Admin
Taglar: AltayDilleriTeorisi
Türk Dili ve Tarihi - İlginizi çekebilecek başlıklar |
---|
Altay Dil Birliğini Kabul Etmeyenler ve Çekimser Kalanlar
Altay dil birliğ i teorisine karşı olanlar; yani Türk, Moğol, Tunguz (belki Kore ve Japon) dillerinin ortak bir atadan geldiği görüşüne karşı olanlar da vardır. |
Doğuda Harezm ve Çağatay, Batıda Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi
Orta Türkçe (XIII.-XX. yy): Doğuda Harezm ve Çağatay Türkçesi; Batıda Eski Oğuz ve Osmanlı Türkçesi |
Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçeleri
Türkologlar tarafından Türk dili, ilk yazılı ürünlerden başlayarak üç dönemde ele alınıp incelenmiştir. Bu dönemler genelde şu adlandırma ile verilir |
Ural - Altay Dil Ailesi
Asya’nın Büyük Okyanus kıyılar ından, Orta Avrupa’ya ve Akdeniz kıyılarına kadar uzanan alanda konuşulan Ural-Altay dil ailesi, Ural ve Altay dilleri olmak üzere iki gruba ayrılır. |
Ural - Altay Dil Ailesi Üzerine Yapılan İlk Çalışmalar
Ural-Altay dil ailesinin varlığı, bugün için hâlâ kesinleşmediğinden bir teori konumundadır. Bu alanda ilk çalışan kişi olarak İsveçli subay Philipp Johann Tabbert von Strahlenberg (1676-1747) gösterilir. |
Ural ve Altay Dilleri
Ural-Altay dilleri, dil bilginlerinin yapmış olduğu çalışmalarla Ural ve Altay dilleri olmak üzere iki gruba ayrılmıştır (bk. Tablo. 1.1) . Bu ayrımı başlatan kişi Wilhelm Schott (1802-1889)’tur. |
Sayfa Yorumları